Ahmed Adnan Saygun’a Armağan: BİFO ile Bartók’un Anadolu Esintileriyle müziğin köklerine yolculuk.
Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası (BİFO), bu akşam İstanbul Lütfi Kırdar ICEC’de vereceği konserle Cumhuriyetimizin önemli bestecilerinden Ahmed Adnan Saygun’u selamlıyor. Gürer Aykal’ın kurucu ve onursal şefi olarak yönettiği programda, Marc Coppey ile Koro İstanbul eşlik edecek ve Saygun’un iki eseriyle birlikte Béla Bartók’un Macar halk müziğinden esintiler taşıyan konçertant temasını dinleyicilerle buluşturacak.
Gecede, Saygun’un viyolonsel için yazılmış konçertosu yabancı bir müzisyen tarafından seslendirilecek ve orkestranın zengin tınıları Bartók’un dinamik ritimleriyle birleşecek. Programın merkezinde, Atatürk’ü anma haftasının eşliğinde Saygun ile Bartók arasındaki müzikal diyalog yer alıyor. Bartók’un Anadolu’da edindiği derlemeler, Saygun’un eserleriyle bir köprü kurarken, iki isim arasındaki karşılıklı saygı da bu özel geceyi anlamlı kılıyor.
Bu repertuar, Atatürk’e ilişkin anmanın ve müziğin aynı sahnede buluşmasına olanak tanıyor. Gösterinin odak noktası Saygun’un viyolonsel konçertosunun farklı bir müzisyen tarafından icra edilmesiyle ortaya çıkıyor.
Gürer Aykal ile Saygun’un mirası konusunda uzun yıllardır süren iş birliğine değinen Aykal, Saygun’un ana hatlarını oluşturan zincirli kompozisyon anlayışını da vurguluyor. Anadolu’nun çok katmanlı medeniyetlerinden beslenen bu yaklaşımın, Yahudi, Macar ve Türk müziği arasında kurduğu köprüler dinleyiciyi derin bir müzikal yolculuğa çıkarıyor.
“Saygun’un öğretmenliği ve insanlığı, aramızdaki bağı güçlendiriyor. Onunla kurduğumuz bağ, yeni kuşaklara da ilham veriyor.”
Saygun ile yabancı müzisyenler arasındaki bağlar üzerine konuşurken, Aykal bu ilişkilerin başlangıcında mesafeli yaklaşımların olabileceğini fakat dinleyip deneyimledikçe karşı tarafın Saygun’u tamamen anladığını belirtiyor. Saygun’un kompozisyonlarında Anadolu’nun zengin modlarının akışa dönüştüğü ve bu modların evrensel bir dil kazanarak herkes için ulaşılabilir olduğu vurgulanıyor.
Birlikte çalışmaya başlayalı üç yıl olmuştu; o günden bu yana heyecan ve motivasyon hiç azalmadı. “Do-re-mi-fa-sol-la-si-do” bu sekiz notanın yankısı, Aykal’a yaşam enerjisi veriyor. Müzik, onun için ayrılmaz bir yaşam biçimi; bazı günler gürültüler arasında bile notaları duyabiliyor, müziğin kendisini her an hatırlattığını ifade ediyor.
‘Orkestra çocuğum gibi’ ifadesiyle bağını en iyi özetleyen Aykal, BİFO ile kurduğu yakınlık ve orkestraya olan bakışını şu sözlerle aktarıyor: “Yaşımdan ötürü onları kızım ve oğlum gibi görüyorum. Bir orkestrayı kurduğunuz anda o, sizin çocuklarınızdan biri olur. Bu uzun yıllar süren destek ve iş birliği sayesinde orkestrayı daha yüceltmek için çalışmaya devam ediyorum.”