Zamanların en iyisi mi yoksa en kötüsü mü? Ülkenciler’in ışıkla kalkan dilini analiz eden çarpıcı bir bakışla hakikate ışık tutuyor.

Galeri Bosfor’un duvarlarında yankı bulan Olgu Ülkenciler’in fırçası, geçmişle bugün arasında görünmez bir köprü kuruyor. Gündelik haberlerin ağırlığında kaybolan umudu, resimlerinde yeniden canlandıran sanatçı, karanlığı aşan bir ışığın her daim geri döneceğini savunuyor. Ülkenciler’in çalışması, çağın çelişkilerini reddeden bir direnç ve umut diliyle öne çıkıyor.
Kökleri hâlâ toprakta sergisi üç bölüme ayrılıyor: “Kuşlar”, “Portreler” ve “Solmayan Çiçekler”. Ziyaretçi mekâna adım attığında ilk olarak “Kuşlar” ile karşılaşıyor; bu kuşlar, özgürlüğün hafifliğini değil, sorumluluğun ağırlığını taşıyor. Parlak renkler koyu tonların üzerinde birbirine sarılarak, karanlığın içinden çıkış yolu arayan inatçı bir ışıltı oluşturuyor. Ziyaretçiler, bu kuşların yönünü kaybetmeden ilerlerken, zamanın yükünü taşıyanların yönünü bulmaya çalıştıklarını hissediyorlar.
Bir sonraki bölüm olan “Portreler”, insan yüzlerinin karanlık ile aydınlık arasında sıkıştığı bir anı yakalıyor. Lacivert tonlar arasında patlayan kırmızı gözler, direnci ve öfkeyi taşıdığı gibi umudu da hatırlatıyor. Bu yüzler hâlâ teslim olmamışken, tamamen aydınlığa kavuşmuş değiller.
Serginin finali olan “Solmayan Çiçekler” ise yeniden yeşermenin, yaşamı form ve anlamla inşa etmenin simgesidir. Yarı karanlık yüzeylerden yükselen parlak sarılar, çiçeğin aldığı yaralara rağmen yaşamı sürdürme gücünü gösterir. Kökler hâlâ toprakta kaldıkça, savrulsa da solgun görünse de yaşamın izleri devam ediyor.
Dickens’in 1859’da kurduğu o kadim ifadeyi bugün hâlâ yaşatan şey, insanlığın hangi çağda olursa olsun karanlıkla ışığın karşı karşıya gelişinin hiç bitmediğidir. Ülkenciler, bu mücadelede bize alışılmışın ötesinde bir umut sunuyor ve duvarlara asılı olan bu ışığın her daim yeniden doğacağını hatırlatıyor. “Zamanların En İyisiydi, Zamanların En Kötüsüydü” sergisi, bugünün ruh hâlini anlamak ve yeniden kurmak için 29 Kasım’a kadar ziyaretçilerini davet ediyor.
‘Herkese rol düşüyor’ diyen Ülkenciler, karanlığın olağanlaşmasının bir yanılsama olduğuna dikkat çekiyor: “Bugünün ‘zamanların en kötüsü’ olduğu yönünde, karanlığın normalleştiğini düşünmek ve başka bir dünyanın hayalini kuramamak, zemin değiştiren karanlıklar arasında sürekli bir savrulmayı getiriyor. Burada yalnızca sanatın ya da sanatçının rolü değil, her bireyin karanlığı kırıp atma görevini üstlenmesi gerekir.”