DOLAR
42,4904
EURO
49,5343
ALTIN
5.741,39
BIST
10.918,51
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Çok Bulutlu
18°C
İstanbul
18°C
Çok Bulutlu
Cumartesi Çok Bulutlu
20°C
Pazar Yağmurlu
15°C
Pazartesi Çok Bulutlu
11°C
Salı Çok Bulutlu
12°C

VASAT İNSAN

 

 

 

 

Sadece

Allah’a güven; zorlukları fırsata çevir,

geçmişle oyalanmadan geleceğini

taş üstüne taş koyarak inşa et

ve değerini kendi emeğinle

ortaya koy.

 

Bir tabela önünde

fotoğraf çektirmek marifet mi acaba?

 

 

 

 

Bazı insanlar kurtarılamaz, çünkü kurtarılmak istemezler. Onlar -idraki- vasat adamlardır. Sorumluluk almaları ve kökten değişmeleri zordur, hiç kolay değildir. Alıştığı hayat ve kaynaştığı insanlar ne kadar acı verici olsa da bildiği insanlar, tanıdığı bir hayattır; onlara yabancı değildir. Tanıdık olan her ne varsa bir şekilde insana güven verir. ‘Ben böyleyim, kaderim bu, alışmışım…’ der, değişmez, değiştirmez, değiştiremez. İnanmıştır bir kere, değişimi tehdit olarak görür.

Ve burada değişime direnme konusunda Ahmet Cevdet Paşa’nın şu tarihi tespitini hatırlamak lazım: Fakirlikleri sebebiyle evlenemeyen gençlerin sosyal hayata katılımlarını temin yolunda, Bosna Islahatı çerçevesinde çalışmalar başlatan ve periyodik olarak devam eden Cevdet Paşa ve ekibi, ‘halka kazandırdıkları yeni alışkanlıklarla, eski âdetleri unutturmağa’ çabalamışlardır. Bunlardan biri de genç kızların istedikleri erkekle evlenmelerine velileri tarafından izin verilmesini temindir. Bu noktada, bir milletin âdetini değiştirmenin zorluklarına işaret eden Ahmet Cevdet Paşa, âdetin insan için ikinci bir tabiat olduğunu söyleyerek, değişimin ancak olağanüstü şartlarda gerçekleşebileceğini belirtmiştir (Tezâkir, III, 47).

Kökten değişmek, yeni bir yol çizmektir, bilmediği yeni bir maceraya atılmaktır. Değişmek ve yeni bir modele dönüşmek sağlam bir irade, sabır, sebat ve cesaret ister; değişime direnen vasat insanlarsa gölgelerinden korkarlar. İstersen değişirsin, istemezsen değiştiremezler. Değişim seninle başlar, seninle durur.

Vasat beyinlerden sorumlu değilsiniz! Başka birinin mutluluğundan sorumlu değilsiniz, bırakın huzursuz olsunlar. Tercihlerinizi insanlara anlatmaktan sorumlu değilsiniz, bırakın kafaları karışık kalsınlar. Değerini anlayamayana kendini kanıtlamaktan sorumlu değilsiniz, bırakın bildiği gibi sansınlar. Herklesin beklentisini karşılamaktan sorumlu değilsiniz, bırakın hayalleri kırılsın. Birini sorunlarından kurtarmaktan sorumlu değilsiniz, bırakın hayattan bir ders alsınlar. Etrafınızdaki herkesi ve her şeyi yönetmekten sorumlu değilsiniz, bırakın olduğu gibi vasat kalsınlar. Size ait olmayan şeylere zaman ve enerji harcamaktan sorumlu değilsiniz, odaklanacağınız tek şey kontrol edebileceğiniz şeylerinizdir; sadece sizsiniz. Bırakın çarpık ağaçlar olduğu gibi kalsın, kendi hayatını yaşasın; doğru ağaçlar tahtaya dönüşsün, bir evsize dam olsun.

Bir eşek sana çifte attığında, sen eşeğe yaklaşıp çifte atmazsın. Yahut bir köpek seni ısırdığında, sen de köpeğe yaklaşıp ısırmazsın, ısıramazsın. Aksine eşekten de köpekten de uzaklaşırsın, emniyetli bir yere çekilirsin. Eşeği de köpeği de varsa sahibine haber verir, şikâyet edersin. Fakat ısıran, tepik vuran, kazık atan insan olduğunda durum farklı. Tekrar ısıracaklarını, tepik vuracaklarını, kazık atacaklarını bile bile, onları yanınızda tutuyorsunuz, onlara yaklaşıyorsunuz, kendinize yaklaştırıyorsunuz. Size karşı hata yapan insanları yanınızda tuttuğunuzda, ikinci, üçüncü, beşinci hatanın ne olacağını bilemezsiniz. Ne olursa olsun hangi cinsten olursa olsun tekmesini yediğin varlığın yanında, yakınında ve hatta uzağında bile, bir daha bulunmamalısın; yakınında bulundurmamalısın. Hala bilerek etrafında dolaşıyorsanız sorumluluk sadece sizdedir, eşeklerde değil.

Herkese iyilik edilemez, herkesin iyiliği kabul edilmez. Karakterinde zaaf olanların, hastalık bulunanların iyiliği kabul edilmez; reddedilir. İyilik yapılan adamda minnettarlık duygusu zayıfsa her kötülüğün anası olan haset ve kıskançlık başlar. İyilik gördüğün adamın gölgesi üzerindeyse ya onu uzaklaştır ya sen ondan uzaklaş. Osmanlıda devlet ricali, kendilerini iş başına getirenlerin kellesini ilk vurdurmuştur. Devlet adamlığı hami kabul etmez. Minnettarlık duygusu olmayan vasat adamlardan uzak dur, uzaklaştır, uzak kal; iyiliğini kesinlikle reddet. Mutlaka bir gün başına kakar! Niyetin neyse amelin olsun! İyilik doğal akışında, bilinçsiz yapılan bir şeydir; kötülük bilinçli yapılan bir şey. Bu doğal akışında birine iyilik yapmak istediğinde, bunun senin görevin olarak görmediğinden emin olmalısın!

Mükemmel rüzgârı bekleyen gemi ancak limanda bekler; yanlış gemide bekleme süresi uzadıkça doğru gemiye yetişmesi çok zaman alır, pahalıya gelir. Sağlıklı olmak bir lükstür ancak hasta olduğun ortamda asla iyileşemezsin. Sana atılan taşları topla çünkü onlarla kalın bir duvar, yüksek bir kale örmen gerekebilir. Geçmişinle pazarlığı bırak artık, kendi geleceğini inşa etmeye bakmalısın. Senin kim olduğunu sadece geleceğine dair yaptıkların belirler; önce sen, sonrası sonra. Bazen değerinin farkına, yokluğun hissedilince varılır. Seni seven biri için mücadele etmen güzeldir, birinin seni sevmesi için yaptığın mücadele ise beyhudedir.

Sadece Allah’tan iste.Hiç kimse Allah gibi dost olamaz ve O’nun ettiği gibi yardım da edemez” (Nisa; 4/45). Esas güç, Allah’ı, Kitap’ın emrine göre tanımaktır. Yardım sadece her şeyi bilen, yaratan ve yöneten Allah’tan istenir. “Yine bilmez misin ki göklerin ve yerin mülkiyet ve hükümranlığı yalnız Allah’ındır. Sizin için Allah’tan başka ne bir dost ne de yardımcı vardır.” (Bakara; 2/107).

Ve Hz. Musa’nın şu sorusunu ve duasını da buraya eklemek gerekir:

“Mûsâ tayin ettiğimiz vakitte buluşmak üzere kavminden yetmiş adam seçti. Onları o müthiş deprem yakalayınca Mûsâ dedi ki:

“Ey rabbim! Dileseydin onları ve beni daha önce helâk ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk edecek misin? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir; onunla dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim velîmizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin. Bize bu dünyada da âhirette de iyilik yaz! Şüphesiz biz sana yöneldik.”

Allah buyurdu ki: Azabıma dilediğimi uğratırım; rahmetim ise her şeyi kuşatmıştır; ayrıca rahmetimi Allah korkusu taşıyanlara, zekâtı verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım. (Araf; 7/ 155-156)

Özetle söylemek gerekirse, sadece Allah’a güven; zorlukları fırsata çevir, geçmişle oyalanmadan geleceğini taş üstüne taş koyarak inşa et ve değerini kendi emeğinle ortaya koy.

Bir tabela önünde fotoğraf çektirmek marifet mi acaba?

Bilemiyorum!

Fakat bu aidiyetsizliğin ve amaçsızlığın bir tezahürü olabilir mi?

 

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.