Türkiye’nin madencilik potansiyeli ve dış ticaretteki stratejik rolünü keşfedin: sürdürülebilir büyüme için kaynak odaklı, yenilikçi ve rekabetçi bir vizyon.
Türkiye’nin dış ticareti ve cari işlemler dengesindeki dinamikler ışığında maden kaynaklarının önemi giderek artıyor. TÜİK verilerine göre Ocak-Haziran 2025 döneminde toplam dış ticaret açığı yaklaşık 49,4 milyar dolar olarak hesaplandı. Bu açığın yaklaşık %40’ı madencilik sektöründen geliyor; altın ise bu kırılgan dengenin en kritik kalemlerinden biri. 2023’te dış ticaret açığının %24,2’si altından oluşurken, 2024’te bu oran %16,6’ya, 2025’in ilk yarısında ise %16,2’ye geriledi. Düşüşün kaynağı üretim artışından ziyade ithalata getirilen sınırlamalardır.
Yetkili kurumlardan aktarılan görüşler, altın ve enerji kalemlerinin cari açığın ana unsurları olmaya devam ettiğini gösteriyor. Ancak bu iki kalem dışındaki kalemlerle cari fazla elde etmek de mümkün olabiliyor. Bu açıdan, altın üretiminin cari açığı azaltıcı bir rol üstlenebileceği değerlendiriliyor.
460 MİLYAR $ ALTIN YERALTINDA KEŞFEDİLMEYİ BEKLİYOR
Kırşan, Türkiye’nin dış ticaret açığının kapanması için madenciliğin kritik bir unsur olduğunu ifade ediyor. Türkiye, madencilik üretim değeri açısından 132 ülke arasında 28’inci, çeşitlilik açısından ise 10’uncu sırada bulunuyor. Yaklaşık 3,5 trilyon dolar değerinde bir maden potansiyeline sahip olan ülkenin bu yıl rekor üstüne rekor kıran altın potansiyeli de dikkat çekici. Bugünkü verilerle yeraltında 460 milyar dolar değerinde altın keşfedilmeyi bekliyor. Yıllık 150–200 ton arasında değişen altın talebi, Türkiye’yi dünyanın ilk üç ülkesi arasına sokuyor; buna rağmen mevcut üretim talebi karşılayamıyor. 2020’de 42 tonla zirve yapan üretim, 2023’te ve özellikle 2024’teki gelişmelerle 32 tona geriledi. İliç’teki Çöpler Altın Madeni’nin geçici olarak kapalı olması da bu düşüşte etkili oldu. Üretimi artırmak, madenlerimizi kapatmaya değil, güçlendirmeye odaklanmalı.