Türkiye’nin Ege Bölgesinde Neolitik Dönem ve insan hareketliliklerine dair yeni bulgularla tarih ve arkeolojiye ışık tutan önemli bilgiler.
Türkiye’den önde gelen bilim insanlarının, aralarında biyoloji, antropoloji ve arkeoloji alanlarından uzmanların bulunduğu geniş bir ekip, antik DNA teknolojilerinden faydalanarak gerçekleştirdikleri kapsamlı araştırma, Science dergisinde yayımlandı. Bu çalışma, insanlığın avcı-toplayıcı yaşam tarzından tarım ve hayvancılığın başlangıcına uzanan köklü dönüşümünü anlamak için yeni ve önemli veriler sunuyor. Araştırmanın odak noktası, Neolitik Dönem (M.Ö. 10.000-6000) insanlarının Ege bölgesindeki göç ve yerleşim süreçleri ile bu süreçlerin Avrupa’ya yayılımını detaylıca incelemek.
Yapılan çalışmalar, “Neolitik tarım kültürleri”nin ilk kez Türkiye’nin güneydoğusunu içeren “Bereketli Hilal” bölgesinde ortaya çıkıp, özellikle Ege bölgesi üzerinden Avrupa kıtasına yayıldığını ortaya koyuyor. Bu bağlamda, bilim insanları, Ege’de ve özellikle Batı Anadolu’da Neolitik yaşam biçiminin başlangıcını anlamak amacıyla, bölgeden alınmış olan 10.000 yıllık genetik veriler ile daha önce yayımlanmış 408 genomu birleştirerek detaylı bir nüfus ve kültür tarihi analizi gerçekleştirdi. Çalışma yalnızca DNA incelemesine dayanmıyor; yaklaşık 9000 yıl öncesine tarihlendirilen 16 farklı yerleşim alanından toplanmış toplam 54 kültürel öğe içeren maddi kültür verisi de, bölgeden elde edilen 104 genomla bütünleştirildi. Böylece, Ege bölgesinde Neolitik geçiş sürecinde yaşanan nüfus hareketleri ve kültürel evrim yeniden yapılandırılmış oldu.
Batı Anadolu’da, çiftçi köylerinin bölgeye girişinden önce, Erken Holosen Dönemi’nde en az 6000 yıllık bir genetik süreklilik gözlemlendi. Bu bulgu, bölgedeki yerel nüfusun uzun süreli varlığını ve kültürel gelişimini gösterirken, aynı zamanda bölge halklarının doğudan, bereketli Hilal bölgesinden gelen komşularıyla kültürel alışverişte bulunduğunu da ortaya koyuyor. Ancak, bu erken dönemde genetik açıdan herhangi bir karışımın veya göçün gerçekleşmediği, insanların kendi kökenlerinden ve yerel yaşam biçimlerinden oldukça bağımsız kaldığı anlaşıldı.
Yaklaşık 9000 yıl önce ise durum değişmeye başladı. Ege’de yeni kurulan çiftçi yerleşimleri hızla yayılmaya başlarken, bu sürecin doğudan gelen göçmen çiftçilerin bölgeyi tamamen ele geçirmesiyle değil, aksine, mevcut avcı-toplayıcıların genetik yapısı ile yeni gelen grupların birleşmesiyle gerçekleştiği ortaya çıktı. Bu süreçte, göçmen çiftçiler ve yerel halklar, yeni kurulan köylerde bir araya gelerek genetik ve kültürel açıdan kaynaşmışlar. Çalışmanın en dikkat çekici sonuçlarından biri de, günümüzde oldukça popüler olan ve DNA testleriyle sıkça karşılaşılan “Anadolu çiftçisi” genetik profilinin, bu karmaşık etkileşimler sonucunda oluştuğunun anlaşılmasıdır. Bu, bölgedeki insan hareketliliklerinin ve kültürel dönüşümlerin ne denli iç içe ve dinamik olduğunu gösteriyor.