Türkiye’de HIV tanı ve tedavisi gündemindeki yeni veriler ile genç nüfustaki artışı ele alan kapsamlı bir içerik.

Türkiye’de HIV ile yaşayanların yaşadığı zorluklar ve tanı konulma oranlarındaki çarpıcı durumler, 1 Aralık Dünya AIDS Günü yaklaşırken yeniden gündeme geldi. Dünyada enfeksiyon sayılarının yavaşlamasına karşın Türkiye’de yeni HIV tanılarının arttığı belirtiliyor. Avrupa AIDS Klinik Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Deniz Gökengin, Türkiye’nin HIV’de yeni tanı artış hızını dünyanın en yüksek düzeylerinde gördüklerini ifade etti. Son on yılda görülen olgu sayısının yaklaşık üç kat arttığı ve özellikle 15-24 yaş grubunda yükselişin dikkat çekici olduğu kaydedildi.
Teşhis sorunu En temel sorunlardan biri, HIV ile yaşayan bireylerin yaklaşık yarısının durumundan habersiz olmasıdır. Gökengin, Türkiye’nin HIV konusunda kilit bir dönemeçte olduğunu vurgulayarak son 10 yılda yeni tanı alan hasta sayısının üç kat artış gösterdiğini, erkeklerde artışın dört katına çıktığını belirtti. 15-19 yaş aralığında artış %11.7, 20-24 yaşta ise %7.5 olarak kaydedildi. Bu rakamlar, genç nüfusun risk algısını yeterince kavrayamamasına işaret ediyor.
‘Tek bir ilaçla tedavi mümkün’ Tedavi bakış açısında olumlu gelişmeler öne çıkıyor. Gökengin şöyle diyor: “Günümüzde günlük bir tabletle virüs baskılanabiliyor. Ayrıca iki ayda bir uygulanan uzun etkili enjeksiyon tedavileri de mevcut. Ülkedeki ilaçların büyük kısmı SGK tarafından karşılanıyor.”
‘Yüzde 50’sinin haberi bile yok’ Tanı oranlarının düşük olması temel sorun olarak öne çıkıyor. Türkiye’de HIV ile yaşayan kişilerin yaklaşık %50’sinin durumundan haberinin olmaması, tedavinin gecikmesine ve bulaşmanın artmasına neden oluyor. Toplumda hâlâ HIV’in belirli grupların hastalığı olduğu yönündeki yanlış algıyı kırmak önemli. Risk davranışlarını kimin sergilediği değil, hangi davranışların riske yol açtığı belirleyici olarak görülmelidir. Sonuç olarak pozitif bir testten korkup test yaptırmamak, hastalığın ilerlemesini ve bulaş riskini artırmaktadır.