Türkiye ve SAFE Mekanizması konusunda AB gündeminde artan tartışmalar: güvenlik, işbirliği ve politika etkileri üzerinde özet bir bakış.
Türkiye’ye yönelik uluslararası söylemler, casus belli suçlamaları ekseninde hâlen sıcak bir konu olarak kalıyor. Yunanistan, uzun yıllardır gündeme taşıdığı bu iddialarla, 2030’a kadar 150 milyar dolar bütçeyle AB savunma mimarisinin yenilenmesini amaçlayan SAFE mekanizması içinde Türkiye’nin rolünü belirginleştirmek istiyor.
Yunanistan’ın hedefi, Türkiye’nin SAFE mekanizmasına dahil olması için casus belli gerekçesinin kaldırılması yönünde sert bir şart koymaktır. Bu yaklaşım, Ege’de karasularını 12 mile genişletme tartışmalarıyla birleşince, açık deniz alanlarının paylaşıldığı dengeleri etkileyebilecek bir potansiyele sahip. Karadeniz ve çevresindeki ülkelerin de açık deniz hakları bu durumdan dolaylı olarak etkilenme riski taşımaktadır.
AB içinde bazı üye devletleri savunma altyapılarından faydalanma arayışında olan ülkeler, Türkiye’nin SAFE programında yer almasını destekliyor. Bu süreç, AB’nin karışık ve sürekli tekrarlanan bir gündeme dönüşüyor; Yunanistan ise casus belli meselesinin kaldırılmasıyla bu katılımı sağlayabileceğini savunmaktadır. Brüksel’deki tartışmalar ise bu konuyu zaman zaman yılgınlık veren bir tabloya sürükleyebiliyor.
‘Casus belli’ nedir? TBMM’nin 1995 yılında aldığı karar, Atina’nın Ege Denizi’nde karasularını mevcut 6 deniz mili ötesine genişletmesi durumunda Türkiye’nin hayati çıkarlarını korumak ve savunmak için gerekli her tedbiri alabilmesini öngörüyor. Bu karar günümüzde de geçerliliğini koruyor.