Türkiye Ovasındaki deformasyon ve obruk riskine ilişkin güncel bulgularla güvenli yerleşim ve risk azaltımı için yeni veriler sunuluyor.

Leeds Üniversitesi Deprem ve Volkan Araştırmaları Merkezi’nin işbirliğiyle Avrupa Uzay Ajansı verileri incelenerek Konya ve Bursa ovalarında meydana gelen düşey ve yatay hareketler değerlendirildi. BEUN Mühendislik Fakültesi Harita Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şenol Hakan Kutoğlu, elde edilen sonuçlarla yer kabuğunda kayda değer deformasyon desenlerini ortaya koyduklarını belirtti.
Çalışmada özellikle Konya Ovası’nda yükseklik farklarının belirgin olduğu, bazı bölgelerde düşey hareketlerin önemli seviyelere ulaştığı tespit edildi. Kutoğlu, “Konya Ovası’nda kaydi detaylar, bölgede 5 ila 10 santimetre arasında değişen yer değiştirmeler olarak gözlemlendi” dedi. Aynı bulgular Bursa Ovası için de geçerli olup, burada yılda yaklaşık 6 santimetrelik düşey hareketin kaydedildiğini söyledi. Bu hareketin yeraltı suyu çekilmesiyle beraber bölgede obruk oluşumunu tetiklediği düşünülüyor.
Veriler, bölgede sadece su eksiminden kaynaklanan bir senaryoyu değil, yatay doğrultuda da anlamlı hareketleri işaret ediyor. Kutoğlu şu yorumu yapıyor: “Bu hareketler, yıllar boyunca bölgenin jeolojik yapısını etkileyerek obruk oluşumunu sürdürecek nitelikte. Fay hatlarının da devreye girdiğini ve bu hatların hareketleri tetikleyebildiğini görüyoruz.”
Uludağ’da ise hareketler dikkat çekici boyutlara ulaştı. Yıllık olarak ortalama 2 santimetre yükselme kaydedildiği belirtilirken, bu trendin gelecek yüzyılda yaklaşık 2 metreye kadar yükselme ihtimali doğurduğu ifade edildi.
YAPISAL HASAR RİSKİ VE UYARILAR Kutoğlu, çökme ve kaymaların yerleşim alanlarında binalarda çeşitli hasarlara yol açabileceğini vurguladı. Özellikle yapılar köşe noktalarında farklı hareketler sergilediğinde veya bütün blok tekdüze hareket etmediğinde, yapısal deformasyonların oluşabileceğini, bu durumun kırılgan bölgelerde ciddi sonuçlar doğurabileceğini sözlerine ekledi. Binaların mukavemetiyle orantılı olarak, yer değiştirme farklılıklarının arttığı yerlerde yapısal hasar ihtimalinin yükseldiğini belirtti.