Troçki Evi: Adalarda Sürgün Hikâyeleri ve Gizemli Cinayetler—Unutulan Köşklerin Gölgesinde sürükleyici bir gizem.
Polisiye ve politik öğelerin iç içe geçtiği bu roman, Büyükada’da trajik geçmişin izlerini sürüyor. Troçki’nin sürgün yıllarında kaldığı iki köşkün gizli kalmış hatıraları ile etrafında yankılanan efsaneler, adanın tarihsel kimliğini yeniden şekillendiriyor. Rum kökenli mimar Maria Kalamis, Troçki Evi olarak bilinen Arap İzzet Paşa Köşkü’nün bahçesinde yaşanan cinayetle karşı karşıya geliyor. Ardında bırakılan ipuçları, adadaki tarihi köşklerin nasıl el değiştirdiğini gözler önüne seren bir tablo sunuyor ve ikinci adres olan Yanaros Köşkü’nde daha bir cinayetle işin içine çekildiğimiz anlaşılıyor. Olayların merkezinde komiser Ömer Erdem, bu karanlık labirentin iç yüzünü aydınlatmaya çalışıyor.
Neden Troçki’nin sürgünlük yıllarındaki evleri seçtiniz? Büyükada’daki Troçki evleri her zaman gizemli bir hava taşır. Hamlacı Yokuşu’ndaki ikinci köşkün kırık dökük görünümü, terk edilmişlik hissiyle adanın ruhuna işliyor. Troçki’nin tarihi rolü, Ekim Devrimi’nin kilit isimlerinden biri olması nedeniyle bu mekânlar adanın simgesine dönüşmüş durumda. Yıllardır bakımsız kalan bu köşkler, rehberlik kitaplarında bile Troçki Evi olarak anılıyor ve turizm açısından önemli bir potansiyele sahip. Bu yankı, kültür aktörlerinin de dikkatini çekmiş olsa da uzun süredir bir dönüşümün ertelenmesi dikkat çekiyor. Bu temeller beni olayların bu evlerde geçmesini istemeye itti.
Azınlıkların gayrimenkulleri ve hafıza teması Bu mercek altında adalardaki azınlıkların mülkiyetiyle ilgili uzun süren tartışmalar da yer buluyor. 1955 olaylarıyla birlikte Rum topluluğunun evlerini ve mallarını terk etmek zorunda kaldığı tarihsel süreçler, romanın arka planında yankılanıyor. Rum mimar Maria Kalamaris’in bu konuyu derinlemesine incelemesi, cinayetlere dair sorularla birleşerek bir saplantıya dönüşüyor. Hukuki ve sosyal bağlamda süregelen çelişkiler, kurmaca unsurla gerçeğin arasındaki çizgiyi bulanıklaştırıyor.
Bir polisiye yazarının işi neden zor? Polisiye türünün temel amacı, okuru da örümcek ağının içine çeken bir dedektiflik deneyimi sunmaktır. Yazar olarak ben, okuyucunun ipuçlarını takip ederek katili bulmasını sağlamayı hedefliyorum. Gazetecilik geçmişim, sürpriz ve akıcılık arzusuyla birleşince bu türde yazmayı daha da cazip kılıyor. Böylesi bir gerilimde, II. Abdülhamit’in yanında yer alan Arap İzzet Paşa’nın sırlarını da merkeze taşıyorum; çünkü bu figür, tarihin karanlık köşelerine uzanan bir anahtar görevi görüyor. Arap İzzet Paşa’nın hayatından izler taşıyan bu roman, geçmişin gölgelerini aydınlatmaya çalışırken okuyucuyu da derin bir keşfe davet ediyor.