Bisikletin üzerindeki dengeyi bulma çabası,
sadece iki tekerlek üzerinde durmayı öğrenmekten fazlasıdır;
kişinin kendi sınırlarına ve toplumun dayattığı sınırlara karşı bir zaferdir.
Leo Tolstoy, edebiyatın devlerinden biri olarak anılır. “Savaş ve Barış” ve “Anna Karenina” gibi ölümsüz eserlerin yazarı, hayatının ileri bir döneminde, tam 67 yaşındayken bisiklet sürmeyi öğrendi.
Bu basit görünen olay, yalnızca bir yazarın kişisel anısı olarak kalmadı; bugün “Tolstoy’un Bisikleti” adıyla bilinen ve derin bir felsefi anlam taşıyan bir kavramı doğurdu.
Bu kavram, basitçe şunu fısıldar: Hiçbir şey için geç değildir.
Toplum, çoğu zaman öğrenmeyi ve “büyük” başlangıçları gençlik dönemine hapseden görünmez duvarlar örer. Belli bir yaştan sonra yeni bir dil öğrenmek, yeni bir hobi edinmek ya da radikal bir kariyer değişikliği yapmak, “Artık geçti,” “Tren kaçtı,” gibi kabullenmelerle karşılanır.
Bu, yaşa dayalı bir tür teslimiyettir. Oysa Tolstoy’un 67’sinde bisikletin dengesini bulması, bu kabullenmeye atılmış neşeli ve güçlü bir meydan okumadır.
Tolstoy’un Bisikleti, bir heves değil, bir zihniyet manifestosudur. Yaşın, fiziksel veya zihinsel kapasitenin azaldığı bir gerileme dönemi değil, birikim, tecrübe ve bilgelikle donanmış, yeni maceralara atılmak için mükemmel bir zaman dilimi olduğunu savunur.
Bisikletin üzerindeki dengeyi bulma çabası, sadece iki tekerlek üzerinde durmayı öğrenmekten fazlasıdır; kişinin kendi sınırlarına ve toplumun dayattığı sınırlara karşı bir zaferdir. Bisiklet, onu sürenin yaşına bakmaksızın özgürlük ve hareketlilik vaat eder.
Modern dünyada, sürekli gelişim ve değişim kaçınılmazdır. Bireyler olarak, bitmiş bir ürün değil, yaşam boyu süren bir süreç olduğumuzu hatırlamamız gerekir. Tolstoy’un bize bıraktığı miras, sadece kitapları değil, aynı zamanda bu küçük, kişisel devrimdir. Hayatın herhangi bir evresinde, öğrenme dürtüsünün, merakın ve değişimin ateşinin sönmesine izin vermemek gerektiğini gösterir.
Belki de her birimizin sürmeyi öğrenmesi gereken kendi “Tolstoy Bisikleti” vardır. Bu, yeni bir enstrüman çalmak, emeklilikte üniversiteye geri dönmek ya da uzun zamandır ertelenen bir hayali gerçekleştirmek olabilir.
Önemli olan, yaşın bir mazeret değil, bilakis bir avantaj olduğu inancıyla pedallara basmaya başlamaktır.
Zira Tolstoy’un Bisikleti, sadece bir edebiyat efsanesi değil, tüm zamanlar için geçerli olan, umut dolu bir yaşam dersidir: Hayat, son nefese kadar devam eden, daima yeni bir başlangıç fırsatı sunan bir yoldur.