Terörle mücadelede MİT’in önemli rolü, güncel gelişmeler ve stratejiler hakkında detaylı bilgiler. Güvenlik ve istikrar için MİT’in katkıları.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gerçekleştirilen kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada, Terörsüz Türkiye yolunda önemli adımların atıldığını vurgulamıştı. MİT ve diğer güvenlik birimleri, PKK’nın fesih ve silah bırakma kararını takiben, sürecin sorunsuz ilerlemesi adına yoğun bir takip ve denetim sürecine başladı. Bu kapsamda, Türkiye, Irak ve Suriye’de belirlenen PKK’nın silah bırakma merkezlerini yakın takibe aldı ve sürecin gelişimine göre gerekli önlemleri alacak. Silah bırakma işlemi, ilgili ülkelerde oluşturulan mekanizmalar aracılığıyla detaylı bir şekilde kontrol edilerek, PKK’nın bağlantılı örgütlerinin faaliyetleri de yakından izlenecek. Bu denetimler, sadece MİT’in koordinasyonunda gerçekleştirilecek ve hazırlanan raporlar doğrultusunda sürecin ilerlemesi sağlanacak.
MİT’in terörle mücadeledeki etkinliği, yetki ve yapılanmasının güçlendirilmesiyle paralel olarak büyük bir evrim geçirmiştir. 2014 öncesinde sadece yurtdışından elde edilen istihbarat bilgilerini ilgili kurumlara iletebilen yapı, “MİT TIR’ları krizi” sonrası yapılan yasa değişiklikleriyle, yurtdışı operasyon yetkileri kazanmış ve istihbari çalışmalarını genişletmiştir. Oslo görüşmelerinde PKK ile yapılan gizli temaslar, kamuoyuna sızdığında, FETÖ ve diğer muhalif güçler tarafından MİT Müsteşarı Hakan Fidan hakkında soruşturma girişimleri olmuştu. 2012 Şubat ayında çıkarılan yeni yasa ile, MİT Müsteşarı’nın soruşturma ve soruşturma izni süreçleri, başbakanın onayına bağlanmış ve böylece operasyonel hareket kabiliyeti artmıştır. 2014’te yürürlüğe giren yasa ile, MİT’in yetkileri daha da genişletilerek, yabancı giriş-çıkışlar, vize, ikamet ve sınır dışı işlemlerinde rol alması sağlanmış ve kurumun faaliyetlerine yasal zemin oluşturulmuştur. Ayrıca, “Çözüm Süreci” kapsamında yürütülen görüşmeler de yasal olarak desteklenmiş, bu faaliyetlerin gizliliği ve güvenliği garanti altına alınmıştır.
2017 yılında OHAL KHK’leriyle gerçekleştirilen düzenlemelerle, MİT’in yapısı köklü biçimde yeniden yapılandırıldı. Bu kapsamda, MİT doğrudan Cumhurbaşkanlığı’na bağlandı ve teşkilatın görev, yetki ve sorumlulukları Cumhurbaşkanı onaylı yönetmeliklerle belirlendi. MİT’in temel görevi, dış güvenlik, terörle mücadele ve milli güvenliğe ilişkin kritik konuları kapsar hale getirildi. Kurumun müsteşar ve diğer üst düzey yetkililerinin görevleri, sadece Cumhurbaşkanı’na karşı sorumlu olmalarıyla netleşti. Ayrıca, olağanüstü hal, seferberlik ve savaş durumlarında, MİT’in diğer kurumlarla ilişkileri Cumhurbaşkanı’nın onayına bağlandı. Bu düzenlemeler, kurumun gizlilik ve güvenlik önlemlerini de artırdı; MİT personelinin kimlikleri ve faaliyetleri gizli tutuldu. Kimlik ifşası halinde yedi yıla kadar hapis cezası öngörülürken, MİT çalışanlarının tanıklık ve bilgi verme yetkileri de güçlendirildi. Ayrıca, gizli hizmet giderleri ve ödeneklerin yönetimi doğrudan Cumhurbaşkanı’nın kararına bağlandı.
MİT’in doğrudan Cumhurbaşkanı’na bağlanmasıyla birlikte, operasyonel hız ve etkinlik önemli derecede arttı. “Terörle kaynağında mücadele” stratejisi, özellikle sınır ötesi operasyonlarda büyük başarılar getirdi. MİT, Irak’ın kuzeyinde, SİHA’lar ve istihbarat desteğiyle anlık ve hassas operasyonlar düzenleyerek, terör örgütlerinin temel unsurlarına karşı etkili girişimlerde bulundu. Suriye’nin kuzeyinde de, enerji tesisleri ve kritik hedefler, belirli nokta operasyonlarıyla vuruldu. Bu gelişmeler, PKK ve diğer terör örgütlerine karşı yürütülen mücadelenin yeni bir aşamaya geçmesini sağladı.
MİT Başkanı İbrahim Kalın, 2024 faaliyet raporunda, yıl boyunca güvenlik güçlerinin koordinasyonuyla gerçekleştirilen çok sayıda ortak operasyonun başarıyla tamamlandığını belirtti. PKK/KCK, FETÖ, DEAŞ, El Kaide ve DHKP/C gibi farklı ideolojilere sahip ve dış destekli terör örgütlerine karşı yürütülen kapsamlı mücadelede, nokta operasyonlar ve tesis imha çalışmalarıyla örgütlerin hareket kabiliyetleri ciddi şekilde sınırlandı. Ayrıca, örgütlerin yurt dışındaki unsurlarının ülkemize getirilmesi ve teslim edilmesiyle, terörle mücadelede yeni bir dönemin başladığı vurgulandı. Bu başarılar, terörle mücadelenin sadece askeri değil, istihbarat ve operasyonel kapasitenin geliştirilmesiyle mümkün olduğunu gösterdi.
MİT’in yeniden yapılandırılmasında, teknik istihbaratın önemi giderek arttı. 2012 yılında kurulan Sinyal İstihbarat Başkanlığı, haberleşme ve radar sinyallerinin analiziyle, terör ve güvenlik tehditlerine karşı kritik bilgi sağladı. Ayrıca, Bayrak Garnizonu olarak bilinen Genelkurmay Elektronik Sistemler (GES) Komutanlığı de 2012’de MİT’e devredilerek, elektronik istihbarat alanında Türkiye’nin en yüksek kapasiteli üssü haline geldi. Bu altyapı, ülke güvenliği açısından büyük bir güçlendirme ve caydırıcılık unsuru oldu.
MİT, son yıllarda uluslararası alanda, özellikle çatışma ortamlarında ve kriz dönemlerinde, büyük çaplı rehine takas operasyonları gerçekleştirdi. Rusya-Ukrayna savaşında ve İsrail’in saldırıları sırasında, birçok ülke cezaevlerinde bulunan 26 tutuklunun karşılıklı değişimini sağlayan karmaşık operasyonlar, Türkiye’nin istihbarat diplomasisinin gücünü gösterdi. Bu operasyonlarda, ABD, Almanya, Polonya, Slovenya, Norveç, Rusya ve Belarus gibi ülkelerden getirilen tutuklular, çeşitli hava araçlarıyla Türkiye’ye ulaştırıldı. Toplamda 7 uçağın katıldığı bu takas, Soğuk Savaş sonrası en büyük ve en kapsamlı rehine değişimi olarak tarihe geçti ve Türkiye’nin bölgedeki diplomatik ve istihbarat başarısını kanıtladı.