TEKNOFEST ziyaretinden notlar: Afyoncu’dan tarım ve savunma teknolojilerine vurgu yapan kapsamlı içgörü ve özet.
MSÜ Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Siloam Kitabesiyle ilgili açıklamalarını değerlendirdi. Kitabenin, antik bir su kanalına dair kayda değer bir örnek olduğunu belirten Afyoncu, “Kudüs’te en uzun süreli hakimiyetin 800 yıl Türkler tarafından kurulduğu” ifadesini net biçimde vurguladı. Bu açıklamanın ardından TEKNOFEST’i ziyaret eden Afyoncu, TÜME standında tarım teknolojilerinin nasıl ilerlediğini inceledi ve AA muhabirine bu deneyimlerden izlenimlerini aktardı.
Afyoncu, TEKNOFEST’in uzun süredir istikrarlı bir başarıyla sürdüğünü ifade ederken, festivalin gençliği üretime yönelten bir yapıya sahip olduğunu belirtti. Aksaray, Konya, Bursa ve diğer illerden gelen lise ve üniversite öğrencilerinin su altı aracı, roket ve karıştırma cihazı gibi projeler üzerinde çalıştığını gördüğünü söyledi. “TEKNOFEST’in en önemli özelliği üretken bir gençliğin gelmesi” sözleriyle bu etkiyi özetledi.
Tarım teknolojileri alanındaki buluşların savunma sanayi kadar kritik olduğuna işaret eden Afyoncu, modern üretim metodlarının ülke genelinde yaygınlaşması gerektiğini dile getirdi. Özellikle TÜME standında görülen gelişmeleri önemsediğini belirten rektör, gıda güvenliğinin de savunma sanayisi kadar stratejik olduğunu vurguladı.
İsrail’in Siloam Kitabesiyle ilgili argümanlarına değinen Afyoncu, şu yönlere işaret etti: “İsrail kendisine tarihi bir zeminden yeni bir anlatı inşa etme peşinde. Filistin topraklarında ve Kudüs’te uzun süredir hak iddia eden milletler arasında Türkler öne çıkan konumdadır.” Kitabenin eski bir su kanalı hikâyesine yönelik olduğuna dikkat çekti ve bu objenin kültürel miras bağlamında tartışmalı yönlerini anlattı. Buna göre, kitabenin milattan önce 8. yüzyıla ait olduğu ve günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde bulunduğu bilgisi paylaşıldı; fakat müzede sergilenip sergilenmediği konusunda net bir durum olmadığını belirtti.
Afyoncu, İsrailli yetkililerin objeyi geri talep ettiği iddialarını da değerlendirdi ve bu taleplerin karşılanmadığını aktardı. Kudüs’ün 1882 itibarıyla Osmanlı toprağı olduğuna işaret ederek, kendi topraklarındaki objelerin ülkelerinin müzelerine getirilmesinin tarihsel bağlamını vurguladı. Son olarak, kitabenin “kutsal” bir obje olmadığına dikkat çekerek, bu eserin de su kanalıyla bağlantılı bir tarihi kayıt olduğuna değindi ve Kudüs’teki hakimiyet tartışmalarıyla ilişkilendirdi.