TECRÜBE ARTI BİR DEĞERDİR! – 2
Bir şeyin güzelliği onu seyredenin ruhunda gizlidir,
zihninde gizlidir, yüreğinde gizlidir; kötülüğü de öyle.
Siz de gizli olan hangisidir?
Başarının sırrı, her şeye rağmen her gün biraz daha iyisini ve en güzelini yapmakta saklıdır. Daha iyisini bilene kadar elinizden gelenin en iyisini yapın. Sonra daha iyisini bulduğunuzda daha iyisini yapın. Sonra en iyisini yapın ve zirveye oturun. Planı olmayan hedef, başlanılmayan plan sadece bir dilekten ibarettir. Hedef ise son tarihi olan bir hayaldir.
Yine bu yolda seni imkân gibi görenleri bırak da insan gibi görenlerle yola devam et artık. Bıraktığında görürsün ancak şu dünyadaki insanların gerçek yüzünü. Ya bir an, bir zaman göremezsen; gözün kör, kulağın sağır, dilin lal olursa. Her türlü cahillerden kaç, uzak dur. Çünkü kötü niyetli insanların çalışma odası, cahillerin boş kafasıdır. Onlar; düşünmek zor bir iş olduğundan, boş kafalarını kötü niyetli insanlara kiraya verirler, onları takip ederler, gitti yollardan yürürler.
Herkese adil davran, gözünde ne büyüt ne de küçült. Sen dinlersen onlar konuşur, gerektiğinde az, öz ve net konuş; onlar susar ve seni dinlerler. Fazla umursarsan değerliler, olduğu kadar olağan davran, kendin değerlenirsin. Şimdi onlardan vaz geçersen yarın kaybolurlar.
Gerekiyorsa birisini sindire sindire unutun. Zihninizde uyanması uzun sürer çünkü. Aksi durumda hızlı unuttuğunuz zamansız ve ansızın yüreğinizde uyanır, dirilir, kalkar ve karşınıza dikilir. Bu karşı duruşun farkında mısınız?
Akıllı, iyi niyetli ve işini tam yapan insanlar genellikle sinirlidir, acelecidir ve sabırsızdır. Çünkü insanların bilgisi, görgüsü arttıkça, gelişip olgunlaştıkça hamlara, gamlılara, kem s/özlülere, ahmaklara karşı sabırsızlığı giderek artar, tahammülsüzleşirler.
Her şartta insan her an sıfırdan da başlayabilmedir. Düştüğünde kalkabilmelidir. Kalktığında yürüyebilmelidir. Yürüdüğünde koşabilmelidir. Delilik öyle kolay olmuyor çünkü yıllarımı vermişim…
Küçük insan dengesini, büyük insanlarsa kendini arar. Doğru ilişki, durum ne olursa olsun kendilerini ararken birbirini destekleyen kişilerin ilişkileridir. Biri, bir adım geri attığında diğeri iki, üç hatta dört, beş adım ileri atanların işleri daima daha iyiye ve daha güzele doğru gider. Bu noktada birinin seni anlaması, bazen sevmesinden çok daha kıymetlidir. Bu yönde ve bu yolda şartlar ne olursa olsun kapı mutlaka açılır; yeter ki bir kararda o kapıyı vurmayı bil. Ne zaman açılır bilemem lakin o kapıda şartlar ne olursa olsun durmayı bil.
Hiçbir şeyi erteleme, öteleme ve gereğinden fazla da bekletme. Ertelemek de ötelemek de ve gereğinden fazla bekletmek de bir tür korku biçimidir; duygularına esir olma biçimidir. ‘Yapamam!’ dediğinizde beyniniz durur. Fakat ‘Nasıl yaparım! Yapıyorum! Yaptım!’ dediğinizde beyin düşünmeye başlıyor ve başarmanın bin bir yolundan birini buluyor. Düşündüklerini yaşayan insanlar geleceğin efendisidir, oysa yaşadıklarını düşünenler geçmişin kölesi oluyorlar. Ve işlevini yapamayan bir kafa gövdeye yüktür, düşünemeyen bir beyin kiralık bir köledir.
Ve bu noktada Hiroo Onoda’nın Hikayesini [1] doğru anlamamız gerekiyor. Bugün birçok insan, bitmemiş tartışmaların, geçmiş yanlış ilişkilerin, çocukluk travmalarının içinde savaşıyor gibi yaşamaya devam ediyor. Oysa artık savaş bitti fakat yine de tetikteyiz, savunmadayız, yorgun savaşçıyız. Ve “Savaş bitti, peki neden hâlâ silah taşıyorum, niye savaşıyorum?” sorusu henüz sormadıysak, tam vakti şimdi sormalıyız.
Bazı insanlar sorun yoksa da sorun varmış gibi davranıyor ve bazıları sorun varsa da yokmuş gibi davranıyor. Bunların ikisi de iki yüzlüdür belki birkaç yüzleri daha vardır. Sen gerçeğe göre hareket etmen gerekiyor. Çünkü onlar işlerine geldiği gibi davranmayı biliyorlar, suçlu hissettirmeyi biliyorlar; sen onları çözemeden önce onlar seni çoktan çözdükleri için, sana kötü hissettirmeyi senden daha iyi biliyorlar. Sonunda bağıra bağıra susmayı da öğreniyorsun lakin köprünün altında ne sular geçiyor bilemiyorsun. Eskisi kadar özlemiyorsun lakin duyguların incinmiş oluyor çoktan.
Sizin planlarınızla Allah’ın size hazırladığı daha büyük planlar arasında çok fark var. Sen yeter ki sığındığın güvenli limandan emin adımlarla çıkmaya cesaret et ve ne zamandır mahzeninde sakladığın tohumları kuralına göre toprağa göm… Ve hayat sana kocaman sürprizlerle işte o zaman gelecektir. Sen toprağa bir tohum atarsın, büyür meyve verir. Ve her meyvedeki binlerce tohum toprağa düşer ve Allah sana vakti gelir bir orman verir. Ve tüm bu süreçte küçük meselelerle karşılaştığında aklına, büyük mesellerde ise kalbine güveneceksin. Ve gökyüzüne küsüp kanadını kopartacak kadar incinmediysen samimiyetle dua edeceksin. Ne incinmeyi ne incitmeyi iste. Samimi olmak en güzel keramettir. Allah seni, dua ettiğin şeye en kolay şekilde kavuşmanın neşesiyle mutlaka vakti geldiğinde uyandırır! Çok uzak ve imkânsız gibi görülen bir şeyin, bir anda çok yakın ve mümkün olabildiğine yeter ki inan.
Kötülerin kaybetmediği bir ülke, çocuklarına iyi ve güzel bir şey öğretemez. Küçükler büyüklerini örnek alarak büyür çünkü. Aslında sorun burada ne anne baba da hatta ne de ülkede. Sorun iyi niyet, samimiyet, hassasiyet, ciddiyet, teslimiyet ve marifet; inanç, ibadet, ahlak, edep ve haya kavramlarından uzak mutsuz, umutsuz bir evliliğin çocukları olmasındandır. Sevgi ve muhabbet, merhamet ve şefkat bilmeyen insanların çocuklarından, olmayan bir şeyi beklemek mümkün değil. Ve bu noktada dalgın dalgın uzaklaşan insanlığa doğru bakarsın. Yıl 2025 aylardan şubat. Dokuz ayda bir insan doğar da dokuz aydır insanlık doğmadı henüz şu dünyada… Çocuklara daha iyi bir dünya bırakmaktan daha önemli bir şey daha var; dünyaya daha iyi bir çocuk ve daha iyi bir çocukluk bırakmaktır. İyi ve güzel insanlardan iyi ve güzel çocuklar ve çocukluk istiyorum diye dua ediyorum. Duanın kabul edildiğini yanlış insanların hayatımdan çıktığını gördükçe anlıyorum ve mutlu oluyorum.
Yaşadığı şu şehrin ruhuyla, mefkûresiyle, gönlüyle; –‘fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür’ bir hemşehri olarak- aklı selimin, kalbi selimin ve zevki selimin ile öyle yaşa ki seninle, güneş doğmadan kızıllığıyla bu şehir aydınlansın, yağmur yağmadan şu toprak ıslansın…
Bir şeyin güzelliği onu seyredenin ruhunda gizlidir, zihninde gizlidir, yüreğinde gizlidir; kötülüğü de öyle. Siz de gizli olan hangisidir?
[1] Hiro Onoda, Japon Askeri (Filipinler, 1945-1974)