DOLAR
42,6146
EURO
49,9831
ALTIN
5.800,18
BIST
11.193,88
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
14°C
İstanbul
14°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
13°C
Cumartesi Az Bulutlu
14°C
Pazar Hafif Yağmurlu
12°C
Pazartesi Az Bulutlu
11°C

Taşkent’ten Semerkand’a: İpek Yolu’nun Modern ve Tarihi Yüzü

Taşkent’ten Semerkand’a İpek Yolu’nun modern ve tarihi yüzünü keşfedin; geçmişin izleriyle günümüz ticaret ve kültürüyle buluşan bir yolculuk.

Taşkent’ten Semerkand’a: İpek Yolu’nun Modern ve Tarihi Yüzü
11.12.2025 08:00
A+
A-

Kentin temizliğinin göze çarpıp içinde yaşadığınız konforu hissettirdiği bir başlangıçta, Taşkent’in sokaklarında ilerlerken Avrupa şehri hissini veren modern dokunun ve geçmişin ritminin iç içe geçtiğini fark ediyorum. Kentin merkezinde yükselen binalar, alışveriş merkezleri ve metro ağıyla günlük hayat hızlı akıyor; ama yan taraflarda tarih halen kıpırdarken, Hz. İmam Kompleksi’ne doğru yol alınca zaman adeta geriye sarılıyor. Burada mavi çiniler ve işlenmiş ahşap oymalarla bezeli mimari, bir an için medrese atmosferine sürüklüyor beni; içerdeki stantlar arasında antik desenli suzaniler ve şallar arasında dolaşırken, geçmişin bilgeliği bugünle tekrar buluşuyor.

Tertemiz bir Taşkent arayışı, Hz. İmam Camii’nin modern yüzüyle devam ediyor. 2007 yılında inşa edilen bu ibadethane, taş işçiliğinin zarafetini ve iç mekanda kullanılan Hindistan’dan getirilen sandal ağacından yapılmış direkleriyle dikkat çekiyor. Caminin avlusuna oturup, iç mekana dair sessizliği dinlerken içimdeki tarih kokusu daha da güçleniyor. Şehirde dolaşırken Chorsu Bazaar’da karşılaşılan renk cümbüşü ve kokular, Özbek kültürünün sosyalleşme alanını yerinde gösteriyor. Her şey temiz ve düzenli; tezgahların önünde insanlar gülümsüyor, sohbetler dem alıyor.

GÖRKEMLİ BİR 15.YÜZYIL YAPISI Taşkent’ten sonraki poster çerçeve, hızlı trenle Semerkand’a geçişi hızlandırıyor. Emir Timur Türbesi’nin avlusuna adım attığımda, tuğla ve çinilerin iç içe geçtiği görkemli kapı beni karşılıyor. Dışarıdan içeriye uzanan eyvanın karşısında, timur’un mozolesinin bulunduğu kendine özgü bir alan var ve altın kaplamalı tillekari işleme ile ışıklar altında göz kamaştırıyor. Türbe kubbesi gökyüzüne işleyen mavi-yeşil çinilerle parlıyor; iç mekanın derinlikli boşluğu Orta Asya’nın en etkileyici anlarından birini anımsatıyor.

Bibi Hanım Camii Bu cami, Timur’un eşi için yaptırdığı bir anıt olarak öne çıkıyor; dış cephesi Orta Asya mimarisinin tipik özelliklerini taşıyor ve yanlarındaki minareler yapının ihtişamını artırıyor. İçine girilemese de avlu, sakin bir sessizlik içinde kuş sesleriyle dolup taşıyor ve ziyaretçiler için bir huzur mekânı yaratıyor. Semerkand’ın ruhunun yattığı Registan Meydanı ise üç muhteşem yapı ile ziyaretçiyi karşılıyor: Uluğ Bey Medresesi, Sher-Dor Medresesi ve Tilla Kari Medresesi. İç içe geçmiş bilim, sanat ve kültür tonları, meydanı adeta bir masala dönüştürüyor; geceleyin üç yapı renkli ışıklar altında yeniden doğuyor ve video mapping ile tarih projeksiyona dökülüyor.

DÜNYANIN EN DAYANIKLI KAĞIDI Semerkand’da kağıt yapım atölyesi de benim için hayranlık uyandıran bir durak. 8. yüzyılda Çin esirlerinden öğrenilip dut ağacı liflerinden elde edilen kağıdın, 300 yıl dolu bir ömür biçildiğini öğreniyorum. Bu dayanıklılık, el işiyle hayat bulan bir sanatın ürünü; lifler suya alınır, hamur haline getirilip kalıplara dökülür, kurutulur ve taşlarla düzeltilir. Elimi kağıdın üzerinde gezdirirken, gelecekte harfler dökecek olan bu kağıtların hikayesini içimde hissediyorum.

Hirçıl Cennet Tadı Gibi Öğle yemeğinde Beş Kazan’ın geleneksel Taşkent pilavını deniyorum. Üzümlü, etli ve yanında bir sarma ile servis edilen bu tabakta tatlar dengeli; pilav hafif tatlımsı bir dokuyla damakta iz bırakıyor. Seyahat boyunca yerel mutfaklar benim için bir keşif alanı oldu; bol çeşit salata, kaliteli yağlar ve enfes çorbalarla dolu bir menüyle karşılaştım. Özellikle un aşı çorbası, ince kesilmiş erişte ve köftelerle zenginleşen lezzetiyle favorim oldu. Ve tabii ki patlıcanı mısır unu ile kaplayıp teriyaki sosla servis edilen biri var ki, bu yolculuğun adını “hırçıl” olarak özetliyor: cennet tadında bir deneyim.

YARIN bu yolculuğun devamında Buhara’da bir bienal deneyimi, açık hava müzesi Hive ve daha fazlası bizi bekliyor; ama bugün Semerkand’ın ruhunu ve Taşkent’in temiz ve modern yüzünü içimize sindirerek son buluyoruz.

İlk durakta, kentin temizliğiyle bütünleşen günlük yaşamın ritmi karşılıyor beni. Avrupa esintileri taşıyan modern dokunun hemen yanında geçmişin izleri hareketli bir şekilde sergileniyor. Hz. İmam Kompleksi’nin çevresinde dolaşırken, medreselerin içindeki sükunet bana bilginin ve öğrenmenin zamanlar üstü doğasını hatırlatıyor. Buradaki dükkanlarda satılan suzani desenli hırkalar ve şallar, el işçiliğinin zarafetini gözler önüne seriyor; ama asıl büyü, medreseden taşıp gelen seslerde, insanların sohbetlerinde saklı.

Tertemiz bir Taşkent yolculuğum Hz. İmam Camii’nin modern mimarisiyle devam ediyor. Taş işlemeler, duvarlardaki mavi çiniler ve Hindistan’dan getirilen sandal ağaçlarıyla desteklenen direkler, şehirdeki geçmiş ile bugünü bir araya getiriyor. Caminin avlusuna oturup içeriye adım atarken, tarihin sükuneti arasında düşüncelere dalıyorum. Chorsu Bazaar ise renkli ve canlı bir panorama sunuyor; burada insanlar bir arada, gülümsemeler ve sohbetler arasında sosyalleşiyor. Bu bölge, Özbekistan kültürünün sosyal yüzünü doğrudan deneyimlememizi sağlıyor.

GÖRKEMLİ BİR 15.YÜZYIL YAPISI Semerkand’a giden hızlı tren, yolculuğu iki saate indiriyor. Emir Timur Türbesi’nin avlusuna girdiğimde, kapıdan içeri adım attığınız anda taş ve çiniyle örülmüş geometrik düzenler karşılıyor. Türbenin içindeki altın kaplama işçilik ve kubbe, mekânı büyülü bir atmosfere taşıyor; toplumun farklı kuşaklarından gelen isimler, burada tarih boyunca beraber düşünmeyi sürdüreceklerini hatırlatıyor. Bibi Hanım Camii ise dış cephesinde Orta Asya mimarisinin gücünü gösteriyor; iç mekâna girilmese de avlu sessizliği, zihnin sakinleşmesi için bir davet olarak kalıyor.

SEMERKAND’IN RUHU REGİSTAN MEYDANI Registan Meydanı, şehrin ruhunu en çok yansıtan noktalar arasında yer alıyor. Üç medreseyle çevrili bu alan, geceleri ışık şovları ve video mapping ile adeta büyüleyici bir fabrika haline geliyor. Zaman akışı burada yavaşlar ve ziyaretçiler tarihin içine düşmüş hissine kapılır. Meydanın etrafındaki renkler ve hareketli ışıklar, Nevai’nin şiirindeki gibi kendini yeniden sorgulama anlarına yol açıyor. Ayrıca Siyob Bazaar ve Semerkand İpek Halı Fabrikası gibi duraklar, kentin zenginliklerini somut olarak gösteriyor. En çok dikkatimi çeken ise Semerkand kâğıdı oldu; dut ağacından yapılan liflerle elde edilen bu kağıdın dayanıklılığı, el yapımı sanatın ne kadar değerli olduğunun kanıtı.

HIRÇIL CENNET TAAMI GİBİ Beş Kazan’da öğle yemeği, Taşkent pilavının klasik sunumunu alıyor; üzüm ve et ile zenginleşen tabakta, sarma ve bıldırcın yumurtaları da lezzetli bir denge katıyor. Seyahat boyunca yerel mutfakların geniş yelpazesini deneyimlemek, benim için günlük hayatın bir parçası haline geliyor. Un aşı çorbası gibi hafif ve besleyici çorbalar da menüyü tamamlıyor. En çok sevdiğim ise patlıcanı mısır unu ile kaplayıp teriyaki sosuyla sunulan tabak; bu karışım, yolculuğun tadını “hırçıl” bir ifadeyle özetliyor.

Yarın Buhara’da bir bienal deneyimi ve Hiva açık hava müzesinin keşfiyle yolculuk devam edecek; fakat bugünün anıları Taşkent’in temiz havası ve Semerkand’ın görkemli tarihine dair zengin bir panorama olarak kalacak.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.