Taş plak koleksiyonuyla iki Türkiye’nin kültürel mirasını keşfet: geçmişin ezgileri bugünle buluşuyor, unutulmayan sesler yaşıyor.

Türkiye’nin müzik mirasını kayıt altına alan iki koleksiyoner, nadir taş plaklar ve anılara odaklanarak bu değerli kültürel varlığı gelecek nesillere aktarma hedefini paylaşıyor. Hakan Balcı ve Yunus Savaş, farklı ülkelerden topladıkları özel taş plakları tek bir projede bir araya getirirken, plakların arkasındaki duyguları, süreçleri ve zorlukları samimi bir dille dile getiriyor.
Yunus Savaş, taş plak koleksiyonculuğuna genç yaşta başlayan bir tutkunun izlerini sürüyor. İlk olarak gramofon alma isteğiyle başlayan yolculuğu, satıcının farkındalığıyla plâkların öneminin ağır bastığı bir yönelimle şekillendi. Savaş, kasalarda ve geç saatlerde kurulan pazar tezgahlarında geçirdiği uzun saatleri, sosyal medyanın olmayışının yarattığı benzersiz bir atmosferle hatırlıyor. Özellikle Seyyan Hanım’ın “Hasret” plağını bulmanın coşkusunu paylaşıyor; ayrıca Türkiye’nin futbol tutkusunu mizahi bir dille anlattığı bir döneme ait özel bir baskıya da sahip olduğunu duyuruyor.
Koleksiyonun nadir ve özel parçalarını ortaya çıkarmak için çalıştıklarını vurgulayan Savaş, taş plakların Türkiye için bir kültürel zenginlik olduğuna dikkat çekiyor. Ülkenin bu alandaki üretimi ve dünyadaki konumu hakkında çarpıcı rakamlar verirken, bazı sanatçıların izini Google’da bile bulmanın zorlaştığını belirtiyor. Bu yöneliş, aranan sanatçıların Türkiye’nin dört bir yanındaki konserlerden, TRT ve radyolardaki varlığından yola çıkılarak topluma kazandırılmasına odaklanıyor.
Birçok kurumla iletişime geçerek taş plak projesinin etkisini artırmayı hedeflediklerini anlatan Savaş, Türkiye’de 10 taş plak okuyan sanatçının bulunduğunu ve bu sanatçıların çoğunun genç yaşlarda bile bu kayıtların sıcak duygularını paylaştığını söylüyor. İzmir Fuarı’nda Müzeyyen Senar’ı keşfeden ve bu süreçte plak basımını deneyimleyen ekip, Rıza Konyalı aracılığıyla başlayan yeni bir keşif yolculuğunu ve Yeşilçam’ın değerli isimlerinin anılarının gün yüzüne çıkışını aktarıyor. Ayrıca Nesrin Sipahi’nin Fenerbahçe Marşı gibi kültürel anların bugün hâlâ canlı olduğuna değiniyor.
BUNLARA SAHİP ÇIKTIĞIMIZ SÜRECE BU ESERLER KAYBOLMAYACAK ifadesiyle konuşmasına başlayan Hakan Balcı ise bu mirası sadece toplamakla kalmayıp belgeseller, huzurevleri ve okullar aracılığıyla geniş kitlelere ulaştırmayı amaçladıklarını belirtiyor. Balcı, taş plakların geçmişin zorluklarını ve yaşam öykülerini yansıtan güçlü belgeler olduğunu vurguluyor. Koleksiyonundaki plakların zengin ve nadir bir çeşitlilik taşıdığını şu sözlerle aktarıyor: “Yaklaşık 1800’den fazla plak var; bunların yaklaşık 1500’ü kafa plak olarak tanımlanan, bulunması güç eserler.”
Çanakkale ile ilgili bir plâk, Balcı için en değerli parçalardan biri. Üzerinde Osmanlıca yazılar bulunan tek yüzlü bir plak olarak nitelendirdiği bu eser, dönemin ruhunu ve tarihini gün yüzüne çıkarmayı vaat ediyor. Balcı, bu tür değerli eserlerin kaybolmaması için gösterdikleri özeni ve bu süreçteki arayışlarını, koleksiyonun anlamını ve toplumsal etkisini özetliyor.