Tarım ve iklim değişikliğiyle mücadelede erken uyarı ışığında Türkiye Konseyi: yeni üretim sistemleriyle sürdürülebilir tarım

Kasım ayı yağış raporlarına göre bu yıl Türkiye genelinde yağışlar normalinin önemli ölçüde altında kaldı; önceki yıla kıyasla da düşüşler kaydedildi. Tüm bölgeler için normallerin altında kalan yağış, Karadeniz Bölgesi’nde en sert düşüşü gösterdi ve bu bölgedeki eksik yağış %59’a ulaştı. Aynı dönemde Karadeniz’de son 15, Akdeniz’de ise son 10 yılın en düşük yağış seviyeleri gözlemlendi. Düzensiz yağışlar ve büyüyen kuraklık, tarımsal üretimi doğrudan etkilerken, Tarım ve Orman Bakanlığı her senaryoya karşı hazırlıklarını sürdürüyor.
Yeni üretim sistemleri ve çeşit geliştirme çalışmaları, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı tarımsal üretimi güçlendirmek amacıyla TAGEM öncelikleri arasında yer alıyor. Kurak olan bölgelerde bile mevcut çeşitlere kıyasla yüzde 15 daha yüksek verim elde eden buğday türleri üzerinde çalışmalar yürütülüyor. Ayrıca arpa, çeltik, mısır, sorgum, patates, soğan,aspir, kuru fasulye, üzüm, pamuk, incir, kiraz, kayısı, zeytin, fındık, portakal, muz, limon ve ceviz için iklim değişikliğinin yetiştirme alanlarını nasıl değiştireceği üzerine haritalama ve analiz çalışmaları başlatıldı.
Dayanıklı zeytin çeşitleri ile kuraklığa karşı dirençli üretim hedefleniyor. “Bazı Zeytin Çeşitlerinin Kuraklık Stresine Toleranslarının Belirlenmesi” projesi sonuçları doğrultusunda kuraklık altında tescilli Butko, Sarı Yaprak ve Kara Yaprak çeşitleri diğerlerine göre daha toleranslı bulundu. Islah çalışmalarıyla hayata geçirilecek yeni çeşitler, bölgesel su kıtlığına dayanıklı üretimi destekleyecek.
Erken uyarı sistemi ve verimli su kullanımı için yapılan çalışmalar, Tekirdağ Çizmelik, Sarı Ulak ve Erdek Yağlık gibi çeşitleri orta düzey dirençli olarak işaretledi. Düşük yağış ve sınırlı sulama olan alanlarda bu çeşitler öneri olarak değerlendirilirken, kuraklığa dayanıklı yeni zeytin çeşitlerinin geliştirilmesi için devam eden programlar var. Bakanlık tarafından başlatılan Kuraklık Tahmini ve Erken Uyarı Sistemi projesinin 2027’de tamamlanması planlanıyor; çiftçilere yönelik farkındalık çalışmaları ise aralıksız sürüyor.
İklim ve hayvancılık alanında ise bölgesel farklılıklar öne çıkıyor. İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da mera alanlarının daralması, yem bitkisi üretimini etkileyecek ve meraya bağlı hayvancılık üzerinde baskı oluşturacak. Ege ve Akdeniz bölgelerinde ise süt sığırcılığında verim kayıpları bekleniyor; ısı stresinin ineklerde süt verimini %10-25 oranında azaltabileceği tahmin ediliyor. Besi süresi uzayabilir ve gebe/dölleme süreçlerinde değişim görülebilir. Kanatlı sektöründe ise ısı stresi, yem-su maliyetleri ve hastalık riski daha belirgin bir etki yaratabilir. Bitkilerin çiçeklenme dönemlerinde meydana gelebilecek değişimler arıların yaşam döngüsünü de etkileyici bir faktör olarak ortaya çıkıyor.