Sevgili Bay Germain: Albert Camus’nün öğretmenine duyduğu bağlılığı mektupların izinde keşfedin; düşünce ve edebiyatın içten buluşması.

İki hayatın birleştiği bir öykü gibi başlar her şey; biri doğduğun anın içinde, diğeri ise şefkatli bir dokunuşla kapıları aralayan öğretmenin etkisidir. Cezayir’in küçük bir kasabasında dünyaya gelen Albert Camus, çocukluğunda babasını kaybetti ve annesi, ailesinin yükünü yüklenerek ev işlerinde çalıştı. Yolunu aydınlatan kişi ise ilkokul öğretmeni Louis Germain oldu; onun özel dersleri ve cesaretlendirmesi Camus’nün eğitimine yön verdi. Germain’in desteği, Camus’nün liseye erişimini sağlayarak hayatını değiştirdi. Sevgili Bay Germain yazışmaları bu özel bağı gösterir; bu mektuplar, Can Yayınları etiketiyle Öğretmenler Günü haftasında yayımlandı. İlk mektup 15 Ekim 1945’te başlar: Germain, Combat gazetesinin genel yayın yönetmeni iken Camus’ye “Sevgili küçüğüm” diye hitap eder ve karşılıklı mektuplar sürüp gider. Camus, mektuplarda hep şükranını ifade eder; “Hatıranızın kalbimde ne denli canlı kaldığını anlatmaya kelimeler kifayetsizdir” diye yazar. Germain ise Camus’ün başarısını onun kendi yeteneğine ve çalışmasına borçlu olduğunu belirtir: “Sen benim en iyi öğrencimdin.”
Yıllar geçtikçe Camus’nün edebi kariyeri tırmanır; 1957’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandıktan hemen sonra ona yol gösteren öğretmenine bir teşekkür mektubu daha gönderir: “Siz olmasaydınız, yoksul bir çocuk olarak büyüyen bu yolculuk başlamadan önce sona ererdi.” Germain, Camus’nün hayatında önemli bir figür olarak kalır ve Nobelli yazar için ilham kaynağı olmaya devam eder. Sevgili Bay Germain adlı kitap, bu değerli bağı ve öğretmenlerin toplumdaki rolünü yücelten bir vesika olur.
Kişiliğimi size borçluyum ifadesi, Camus’nün Cabrires’te verem tedavisi gördüğü dönemde öğretmenine yazdığı 13 Şubat 1950 tarihli mektubunda da yankısını bulur. O anlarda bile, kendi oluşumunun arkasında Germain’in etkisini hisseden yazar, “Bugün olduğum kişi için size olan borcumu ifade etmekten daha önemli bir şey yok” der. Bu mektuplar, yalnızca iki kişinin ilişkisi değil, bir neslin öğretmenlere olan minnetinin simgesi olarak da okunur.