Şarm El-Şeyh Deklarasyonu ve Türkiye’nin rolüyle Ortadoğu’da kalıcı barış için İnsanlık adına güçlü bir çağrı ve yol haritası.
Gazze’deki trajediyi “738 gündür süren büyük bir soykırım” olarak nitelendiren ve masumların kanının aktığını, insanların yerlerinden olup yollara düştüğünü ifade eden görüşler öne sürüldü. Savaşın barışla karşılaştırılamayacağını vurgulayan konuşmacı, Charles L. Sheaikh deklarasyonunun Orta Doğu ve Gazze halkları için umut yarattığını ve akan kanın durması için kıymetli bir fırsat sunduğunu belirtti.
“MUTABAKAT KALICI BİR BARIŞ ANLAŞMASINA DÖNÜŞTÜRÜLMELİ” ifadesiyle Türkiye’nin rolüne işaret eden kişi, “7 Ekim 2023’ten bu yana dünya, vicdan ve merhamet dersi verdi. Gazze’yi veya Filistin’i savunmak için Filistinli olmaya gerek yok; insan olmak yeterlidir” dedi. Sharm El-Sheikh Deklarasyonu’nun imzacıları arasında Türkiye, ABD, Katar ve Mısır’ın bulunduğunu hatırlatan konuşmacı, İsrail’in bazı saldırılarının devam ettiğini belirtti. Mutabakatın geçici bir ateşkes anlamına geldiğini ve kalıcı barışa dönüştürülmesi gerektiğini vurgulayarak, iki devletli çözümün bölge barışı ve istikrarı için kaçınılmaz olduğunu ifade etti.
“BAĞIMSIZ BİR FİLİSTİN CUMHÜRİYETİ KURULMADAN YAPILAN AÇIKLAMALAR YETERSİZ” şeklindeki görüşle, 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin Cumhuriyeti kurulmasının önemine dikkat çekildi. İlk adımın gerekli ve acil olduğunu söyleyen konuşmacı, Birleşmiş Milletler üyesi 193 ülkeden 157’sinin Filistin’i tanıdığına vurgu yaparak, iki devletli çözümün ve Filistin Cumhuriyeti’nin kuruluşunun gündeme gelmesi gerektiğini dile getirdi. Suriye ve Filistin’in istikrarının dünya barışına katkı sağlayacağını belirten kişi, Türkiye’nin güvenliği açısından bunun bir zorunluluk olduğunu kaydetti. Sharm El-Sheikh’teki “Peace 2025” deklarasyonunun güçlü bir adım olduğuna işaret ederek, bu adımın boşluğa düşmemesi ve kalıcı barışın sağlanması gerektiğini ifade etti.
“TÜRKİYE DÜNYAYI AYAĞA KALDIRMIŞTIR” başlığı altında, Türkiye’nin Filistin’in siyasi istikrarı ve egemen devlet vasıflarına ulaşabilmesi için daha çok adım atması gerektiğini belirten konuşmacı, Türkiye’nin dünyayı ayağa kaldırdığını ve çok boyutlu diploması vizyonuyla farkındalık seviyesini yükselttiğini vurguladı. Cumhurbaşkanımızın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki sunumunun dünya kamuoyunda etkili olduğunu söyleyenler, Avrupa sokakları ile ABD’de dahi demokratik protestoların yoğunlaştığını ve Türkiye’nin bu konuda haklı, haysiyetli tutumunun belirginleştiğini ifade etti.
“İSRAİL’İN ATMIŞ OLDUĞU İMZAYA SADIK KALIP KALMAMASI AYRICA İNCELENMELİDİR” ifadesiyle İsrail’in imza ve taahhütlerine olan güvenin sorgulanması gerektiğini söyleyen konuşmacı, İsrail’in sicilinin bozuk olduğuna işaret etti. İsrail’in dostane ve insani bir duruş gösterebileceğine inanmanın zorlu olduğunu belirten kişi, saldırılar karşısında kapana girdiklerini, köşeye sıkıştıklarını ve batıklarını vurguladı. Bebeklerin ve emzikli çocukların ağır kayıplar verdiği bu süreçte Allah’ın adaletine vurgu yapan konuşmacı, zulmün ebedi olarak sürmediğini ifade etti.
“İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM GERÇEKLEŞMELİDİR” mesajıyla Filistin Cumhuriyeti’nin kurulması ve İsrail’in sözlerine sadık kalması talep edildi. İki devletli çözümün hayata geçmesi gerektiğini savunan konuşmacı, Orta Doğu’da kan yerine kardeşlik, huzur ve barışın hâkim olmasını arzuladığını dile getirdi. Türkiye’nin bu süreçte süreklilik arz eden tutumuyla öncü rol oynadığını belirtirken, dünya kamuoyunun Filistin konusunu özgürce konuşabildiğini vurguladı. Karşı tarafın ise barış için taahhütlerini yerine getirmesi gerektiğini söyledi.
“KARŞIMIZDA BİR SAVAŞ MAKİNESİ VAR, BİR CİNAYET ÖRGÜTÜ VAR” diyerek İsrail’in güçlü bir savaş kapasitesine sahip olduğuna dikkat çekildi. Barış için tarafsız ve adalet temelli bir diyalog süreci istenirken, Türkiye’nin bu mekanizmanın içinde olması gerektiği belirtildi. Bedel ödemek zorunda kalacak bir mekanizmanın kurulması gerektiği ve insanlık vicdanının bu konudaki kaygısını yansıtması gerektiği vurgulandı. Başkanlıklar ve uluslararası liderler arasındaki tartışmalarda, “Hamas silahsızlansın” fikrine karşı tarafların nasıl yaklaşacağına dair sorular ortaya kondu. İki devletli çözümün gerekliliği ve bu çerçevedeki taahhütlerin korunması gerektiği vurgulanarak, barış ve adaletin sağlanması için diyalog sürecinin istikrarla ilerletilmesi gerektiği ifade edildi.