Zaman,
herkesi kendi niyetiyle tartar.
Kimisi yıllar geçtikçe silinir,
kimisi hatıralarda iz bırakır.
“Bir ömürden süzülen notlar…”
Saçıma ak düştü, yüzüme yıllar…
Zaman geçiyor, ama insan geçmiyor.
Her gün biraz daha anlıyorum ki, insan yaşlandıkça değil, fark ettikçe olgunlaşıyor.
Bir gün aynaya baktığında saçının beyazladığını değil, kalbinin durulduğunu görüyorsan; işte o zaman yaş almaya değil, anlamaya başlamışsındır.
Bir zamanlar acele ettik, koşuşturduk, sanıyorduk ki her şey bizim elimizde.
Zaman gösterdi: Hiçbir şey elimizde değilmiş, sadece emanetmiş.
Gençliğimiz bile…
Ömrün ilkbaharını hoyratça harcadık, sanıyorduk ki yaz hiç bitmez.
Meğer her mevsimin bir vakti, her insanın bir nasibi varmış.
Dostluk sandıklarımızda menfaat gizliymiş.
Sessizliğimizi yanlış anlayanlar, sabrımızı zayıflık bilmiş.
Ama hayatın adaleti şudur:
Zaman, herkesi kendi niyetiyle tartar.
Kimisi yıllar geçtikçe silinir, kimisi hatıralarda iz bırakır.
Artık biliyorum; ömür dediğin, ne kadar yaşadığın değil, nasıl durduğundur.
Kimseye kırgın değilim, sadece dersimi aldım.
Bazı yolları yalnız yürümek gerekiyormuş, bazı sözleri yutmak, bazı acıları ise sessizce sabırla yoğurmak…
Zira insan, kendi içinde olgunlaştıkça dış dünyanın gürültüsü anlamsızlaşıyor.
Saçıma ak düştü, yüzüme yıllar…
Ama içimde hâlâ bir gençlik var:
İnandığım dava, aradığım hakikat, beklediğim sabah…
Zaman ne kadar değişirse değişsin, hakikatin rengi solmuyor.
Çünkü hakikat, insana en çok yorgunluğunun ortasında görünür.
Artık biliyorum; güç, bağırmakta değil, susmayı bilmekteymiş.
Zafer, başkalarını yenmekte değil, kendini yenebilmekteymiş.
Ve asıl büyüklük; unutanlara rağmen vefalı kalabilmekteymiş.
Rabbim, bize uzun ömür değil, ömrün kıymetini bilen bir yürek nasip et.
Saçlarımız ağarsa da kalbimizdeki iman ve umut diri kalsın.
Âmin