DOLAR
39,1145
EURO
44,3334
ALTIN
4.153,23
BIST
9.194,49
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
24°C
İstanbul
24°C
Hafif Yağmurlu
Cuma Parçalı Bulutlu
23°C
Cumartesi Hafif Yağmurlu
20°C
Pazar Az Bulutlu
24°C
Pazartesi Az Bulutlu
25°C

Prof. Dr. Taymaz’ın Marmara Depremi Değerlendirmesi

Prof. Dr. Taymaz’ın Marmara Depremi değerlendirmesi, deprem riskleri ve önlemleri hakkında önemli bilgiler içeriyor. Detaylar için okuyunuz.

Prof. Dr. Taymaz’ın Marmara Depremi Değerlendirmesi
28.05.2025 09:00
A+
A-

Depremin Ölçüsü ve Etkileri

AFAD Başkanı Prof. Dr. Taymaz, merkez üssü Marmara Denizi ve İstanbul’un Silivri ilçesinde gerçekleşen 6,2 büyüklüğündeki depreme ilişkin kapsamlı bir analiz yaptı. Bu depremin, kendi hesaplamalarına göre yaklaşık 6,3 büyüklüğünde olduğunu ve Marmara Denizi’nde daha önce kırılmamış bir fay parçasını etkilediğini belirtti.

Depremin oluşumunu anlatırken, Silivri-Kumburgaz havzası karşısında, Orta Marmara’nın sırt kesiminde 26 Eylül 2019’da kaydedilen 5,8 büyüklüğündeki depremi hatırlattı. Bu ilk depremin kırdığı ve yarım kalan fay parçasının devamında, yaklaşık 20-25 km uzunluğunda başka bir kırık olduğunu ve bunun yaklaşık 10 km derinlikte yüzeye ulaştığını kaydetti. Prof. Taymaz, “Bu kırık yüzeye ulaşmamış olsa da, yaklaşık 90 santimetrelik bir yüzeysel hareketi tetiklemiş durumda” dedi.

Depremin Bölge Üzerindeki Etkisi ve Uyarıları

Prof. Taymaz, depremin özellikle Marmara Bölgesi’nin kuzeyinde, İstanbul’un zayıf zeminleri üzerinde hissedildiğine dikkat çekerek, küçük ölçekli depremler bile bu kadar geniş alanlarda hissedilmesinin, pek çok yerde zayıf zeminler ve uygun olmayan yapıların varlığını gösterdiğini belirtti. Bu olayın, aslında bir uyarı ve provakatif bir deneme olduğunu vurguladı.

Depremin bir anlamda, hem AFAD hem de yerel idareler için bir tatbikat ve kendimizi sınama fırsatı sunduğunu anlatan Taymaz, “Bu sayede, ‘Oturduğumuz bina ve mekanlar gerçekten güvenli mi?’, ‘Hangi acil durum planlarımız hazır?’ gibi temel soruları yeniden sorgulama imkanımız oluştu” dedi. Ayrıca, açık hava ortamında gerçekleşen bu sarsıntı, adeta bir afet tatbikatı gibi yaşandı ve farkındalık oluşturdu.

Marmara Bölgesinde Beklenen Büyük Deprem ve Artçı Sarsıntılar

Prof. Dr. Taymaz, meydana gelen artçı sarsıntıların, bölge üzerinde olumsuz etkiler yaratma potansiyeline sahip olduğunu ifade etti. Özellikle, deprem sonrası enerji akışının Kumburgaz açıklarındaki ‘Kumburgaz Sırtı’ bölgesine kadar sürdüğünü ve oradaki enerjinin yeterli olmaması nedeniyle bu bölgede büyük bir kırılma gerçekleşmediğini dile getirdi.

Ancak, yaklaşık 10-15 km uzunluğunda kırılmamış bir parça bulunduğunu ve bu bölümün 5,8 büyüklüğünde yeni bir deprem üretebileceğini belirtti. Prof. Taymaz, “Fakat bu, Marmara’da beklenen büyük ve yıkıcı depremlerle aynı seviyede bir tehdit oluşturmuyor” diyerek, olası büyük deprem riskine dikkat çekti. Eğer bu sırt da kırılırsa, Çınarcık’tan başlayıp Yeşilköy ve Bakırköy açıklarına kadar uzanan fay hattı aktif hale gelebilir. Şu an, bu fay kolları kilitlenmiş durumda ve ‘sessiz zonlar’ olarak adlandırılan bu bölümlerin tetiklenmesi halinde, uzun süre beklenen büyük Marmara depreminin gerçekleşebileceği uyarısında bulundu.

Depremin Yavaş ve Kontrollü İlerleyişi

Depremin, yavaş ve kademeli ilerlemesi, olumlu bir gelişme olarak gösteriliyor. Bu durum, fayların küçük parçalara bölünerek kırıldığını ve enerjinin yavaş yavaş boşaldığını gösteriyor. Kahramanmaraş merkezli büyük depremlerde görülen zincirleme kırılmaların aksine, bu olayda birçok fayın aynı anda değil, sırayla ve bağımsız hareket ettiği anlaşılıyor.

Prof. Taymaz, bu süreçlerin, stresin azalmasına ve enerji boşalmasına katkıda bulunduğunu belirterek, “Ancak, sismik olaylar ve depremlerin doğası gereği, büyük depremlerin zamanlamasını kesin olarak tahmin etmek mümkün değil. Bu nedenle, rehavete kapılmadan, hazırlıklı ve dikkatli olmalıyız” dedi.

En Riskli Bölgeler ve Yapısal Güvenlik Önlemleri

İstanbul’da en fazla risk altında olan bölgeleri, zayıf zeminlere sahip alanlar, nehir yatakları, deniz kıyıları, taraçalar, alüvyon havzaları, kumullar, bataklık alanlar ve fay hatlarına yakın bölgeler olarak sıraladı. Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın Bakırköy ve Yeşilköy açıklarına yaklaşık 8-9 km mesafede olduğunu ve bu bölgelerde yapıların zayıf zeminlere dayanıklı hale getirilmesi gerektiğini vurguladı.

Modern inşaat teknolojileri sayesinde, deprem etkilerini azaltan sistemlerin kullanımının arttığını belirtti. Bu teknolojilerden biri olan sismik izolatörler, araçlardaki amortisör sistemlerine benzer şekilde, yapıların hareketini yumuşatarak, deprem anında oluşabilecek zararları en aza indiriyor.

Bu tür sistemlerin, özellikle kamu binaları, hastaneler, okullar, viyadükler, metro ve baraj gibi kritik yapıların inşasında yaygın biçimde kullanıldığını ve maliyetlerinin, toplam inşaat maliyetinin sadece yüzde 10-15’ini aştığını sözlerine ekledi. Hükümet ve yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının, deprem konusunda alınması gereken önlemler ve hazırlıklar konusunda çalışmalarını sürdürdüğünü ve vatandaşların da bireysel olarak, alışveriş ve mülk seçiminde bu hassasiyeti göstermeleri gerektiğine dikkat çekti.

Geleceğe Dair Beklentiler ve Tavsiyeler

Prof. Dr. Taymaz, kısa vadede büyük bir deprem beklemediğini ve bölgedeki mevcut fayların, zaman içinde tek tek kırılacağını öngördüğünü belirtti. 2019 ve 2025 yıllarında gerçekleşen depremlerden yola çıkarak, fayların stres birikiminin 3-5 yıl içinde büyük bir kırılmaya neden olabileceği tahmininde bulundu. Ayrıca, doğuya doğru değil, batıya yönelen fayların, özellikle 1912’deki 7,2 büyüklüğündeki deprem sonrası kırılmamış parçaları tetikleyebileceğini ve bunun da yeni ve büyük bir depreme zemin hazırlayabileceğini ifade etti.

Sonuç olarak, fayların tek tek kırılması ve olayların zincirleme olmaması halinde, İstanbul ve çevresinde yıkıcı depremlerin olasılığının düşük olduğunu, ancak, her zaman hazırlıklı olunması, yapıların güçlendirilmesi ve afet planlarının güncellenmesi gerektiğini vurguladı.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.