Papa seçimi ve yeni liderin özellikleriyle Katolik Kilisesi’nin geleceğini keşfedin. Güncel bilgiler ve detaylar için hemen okuyun.
Gece saatlerinde Vatikan’daki ünlü Sistine Şapeli’nin bacasından çıkan saf beyaz duman, tüm dünyaya yeni Papa’nın seçildiğini müjdeledi. Yaklaşık bir saat sonra, ABD kökenli kardinal Robert Prevost, 267’nci Papa olarak Aziz Petrus Meydanı’nda toplanan büyük kalabalığa seslendi. Bu tarihi anlarda, ilk kez ABD’li bir kardinalin Papa olarak selamlanması dikkat çekti ve Prevost, yeni Papa’ya Leo adını verdi. Bu sürpriz seçimin birçok kişide şaşkınlık yarattığı gibi, önümüzdeki süreçte Katolik Kilisesi’nin nasıl bir yön alacağına dair çeşitli görüşler de hızla gündeme geldi.
1955 yılında Chicago’da doğan Leo, 1982 yılında rahip olarak göreve başladı. 1985’ten 1999’a kadar Peru’da misyonerlik faaliyetleri yürüttü ve bu süre zarfında Peru vatandaşlığı da kazandı. Bu deneyimlerin, onun dünya görüşünü derinden şekillendirdiği ve toplumsal adalet vurgusu yapmasında etkili olduğu düşünülüyor. 1999’da Chicago başrahibi olan Leo, 2014’te Papa Françesko tarafından Peru’nun Chiclayo Piskoposluğu’na atanmıştı ve 2023 yılının başında Vatikan Piskoposlar Dairesi’nin başkanı ile Latin Amerika Papalık Komisyonu’nun lideri olarak görevlendirildi. Ayrıca, 30 Eylül 2023 tarihinde Papa Françesko tarafından kardinal olarak atanması, onun yükselişini pekiştirdi.
Leo’nun konklav öncesinde adaylar listesinde yer almaması, hem kilise içindeki hem de genel kamuoyundaki şaşkınlığı artırdı. Amerikan medyasına göre, kardinal seçmenlerin büyük çoğunluğu, ABD’li bir Papa’nın seçilmesine pek sıcak bakmıyordu. Ancak, Leo’nun yüksek nitelikleri ve Papa Françesko’nun çizgisine yakınlığı, bu sürpriz seçimin temel nedenleri arasında gösterildi. Bu durum, ABD’de yaşayan ve oy kullanmış olan birçok kişinin de şaşkınlığını artırdı.
Papa Leo’nun, selefi Françesko ile aynı düşüncelere sahip olduğu ve muhafazakâr çizgiyi benimsemek yerine, kendi tarzını yaratmayı tercih ettiği görülüyor. Göç, yoksulluk ve diyalogu teşvik etme konularında Françesko ile benzer tutumlar sergilemesi, onun toplumda farklı bir yere sahip olmasına neden oluyor. Ayrıca, yoksulların ve emeğin hakkını savunan Leo’nun, 13’üncü Leo’ya atıfta bulunarak aldığı ismiyle de toplumsal adaleti ve eşitliği vurguluyor. Ancak, kürtaj, eşcinsellik ve ötanazi gibi tartışmalı konularda muhafazakâr duruş sergileyebileceği de öngörülüyor. Vatikan’daki ilk konuşmasında “Barış sizinle olsun” diyerek yaptığı açıklama, diyalog ve kapsayıcılık mesajlarının altını çizdi.
Papa Leo’nun Aziz Petrus Bazilikası’ndaki ilk konuşmasında giydiği kıyafetler, onun dönemi ve mesajı hakkında önemli ipuçları taşıyor. 2013’teki seremonide sadece beyaz bir cüppeyle balkona çıkan selefi Françesko’nun aksine, Leo geleneksel kırmızı papalık giysisinin üzerine beyaz cüppelerini giydi. Bu tercih, onun hem Françesko’nun mirasını kabul ettiğini hem de farklı bir rota çizerek, geleneksel değerlerle yeni vizyonu harmanlayacağını gösteriyor.
ABD’deki politik ortamda büyük yankı uyandıran bu seçim, özellikle ikinci Donald Trump dönemine denk gelmesiyle daha da dikkat çekti. Leo’nun, Chicago’daki seçim kayıtlarına göre 2000, 2004, 2008, 2012 ve 2024 seçimlerinde oy kullandığı biliniyor. Demokrat ve Cumhuriyetçi partilerde farklı zamanlarda oy kullanması, politik duruşunu ortaya koyuyor. Göç ve göçmen politikaları konusunda Trump ile ters düşmesi muhtemel olan Leo, sosyal medyada Trump’ın göç politikalarını eleştiren yazılarıyla dikkat çekti ve “Marksist Papa” lakabını aldı.
Leo’nun kardeşi John Prevost, kardeşinin her zaman rahip olma hayaliyle büyüdüğünü ve çocukken “ütü masasını sunak yaparak rahip rolü oynadığını” anlattı. John, kardeşinin küçük yaşlarda “İlk Amerikan Papa olacaksın” şeklinde bir övgü aldığını ve bu yönünde büyük bir azimle ilerlediğini belirtti. Leo, Villanova Üniversitesi’nde matematik eğitimi aldı ve öğrenciyken yerel bir kilisede bahçıvanlık yaparak dini ve günlük yaşamı iç içe geçirmişti. Peru’daki misyonları sırasında, sevdiği yemekler arasında keçi, ördekli pilav ve turunçgillerle marine edilen ‘ceviche’ bulunuyor.
Papa Leo’nun sporla ilgisi de oldukça yüksek. Chicago’nun beyzbol takımı Chicago Sox’a olan bağlılığı ve tenis tutkusu, onun spor sevgisini gösteriyor. İtalyan basını, Leo’nun “mükemmel bir backhand’e sahip, zorlu ve dirençli bir rakip” olduğunu ve sporun disiplinini yaşam tarzına yansıttığını belirtiyor.