Nisan Ak, insanların klasik müziğe olan önyargılarını kırmayı hedefleyen, samimi bir dille ilham veren bir yolculuk sunuyor.
Yeni normalde, internet üzerinden siz ABD’den ben de İstanbul’dan bir araya geliyoruz. Pandemi sürecinde günleriniz nasıl geçiyor? Neler yapıyorsunuz bu süreçte?
Pandeminin başlarında doktora hazırlığımı sürdürdüm; ilk altı ay tezim üzerinde çalıştım, yazıp bitirip mezun oldum. Normal koşullarda konserlerden tez yazmaya vakit bulamayacağımı düşünürdüm; bu açıdan çok mutluyum.
Sürekli üzerine koyduğunuz bir müzikal kariyer var karşımızda. Bu yolun kolay olmadığını biliyoruz; sesinizi duyurmak için Cem Yılmaz’a dahi mail attığınızı belirttiğiniz bir röportajınız da var. Peki bu noktada, çalışıp emek sarf etmenin dışında neden bu kadar zor geliyor?
Bence hiçbir iş bu kadar zor olmamalı. Müziği çok seviyorum; derinliklerini araştırmayı ve bu konuyu okumayı da çok seviyorum. Ama sonuçta bu işi yapmadığımda kimse ölmez. Bu bakışla sahnede müziği ortaya koyuyoruz; birbirimize destek olmalıyız. Özellikle pandeminin bugünlerde müziğin iyileştiriciliğini ön plana çıkardığını düşünüyorum. Siz bu konu hakkında ne söylemek istersiniz?
Müzik çok önemli. Birkaç açıdan değerini gösteriyor: o anda kalmamızı sağlıyor, istemediğimiz şeylerden uzaklaştırıyor ve dinlediğiniz düzenli müzikle konsantrasyonu artırıyor. Bu, mental sağlığımız için önemli bir nokta. Bunun yanı sıra uzun süre müzik okuyabilen insanların soyut düşünce yetenekleri de gelişiyor; böylece sanat üretimi için zemin hazırlanıyor. Yaşlar ilerledikçe konsantrasyonu korumak için soyut beynin gelişimi şart hâle geliyor.
8 Mart ile ilintili bir noktaya gelecek olursak, Türkiye’de ve dünyada kadın orkestra şefi oranları üzerine konuştukça, ABD’de yaklaşık %10 civarında bir temsiliyet olduğundan bahsediliyor; Türkiye’de ise tam zamanlı kadın müzik direktörü sayısı sıfır gibi görünüyor. Türkiye’de eğitimini tamamladıktan sonra şimdi ABD’de kadın bir orkestra şefi olarak çalışmalarınız nasıl ilerliyor? Karşılaştığınız zorluklar var mı? Oradaki toplumun entelektüel kesiminin içinde olduğunuzu söylemiştiniz.
ABD’de göçmen olmak kendi başına bir zorluk; kimliğiniz veya cinsiyetiniz nedeniyle ayrımcılığa maruz kalmıyorsunuz belki, ancak çalışma izni ve benzeri işlemler konusunda yoğun bir uğraş söz konusu. Bazen kahvaltıda FBI ile konuşurmuşçasına hissettiğiniz geçmişin sürekli sorgulanması durumu da yaşanıyor.
Bu pandeminin doğal bir sonucu olarak sahne kavramı evrildi. Konserleri nasıl değerlendirdiğinize gelecek olursak, bazı görüş ayrılıkları var: kalite ile erişilebilirlik arasındaki denge. Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası bu süreçte çözüm üretti; konserleri prova salonuna taşıdı, etkinlik sayısını iki katına çıkardı ve ücretsiz olarak sundu. Böyle farklı yaklaşımlar önemli; çünkü elimizdeki soru şu: hiçbir şey yapmamak mı yoksa adımlar atmak mı? New York Filarmoni ve Metropolitan Opera bile küçük kadrolarla parklarda etkinlikler düzenliyorsa, benim için sahneyi konuşmaktan geri durmamak söz konusu.
Youtube kanalınız üzerinden ürettiğiniz içerikler ve enstrümanları anlattığınız seriler hakkında genel cevaplarınız neler? Takipçilerinizin büyük çoğunluğu Türkiye’den; videoların altına gelen yorumları tek tek inceleme şansınız oluyor mu? Dinleyici kitlenizin çoğunluğu üst yaş grubunda olsa da klasik müziğin popülerleşmesi için gençlere nasıl ulaşmayı planlıyorsunuz?
Beethoven, o dönemin Tarkanı olarak tanımlanabilir mi? Her şeyin bugün değiştiğini; Beethoven’ın içselleştirilmesinin bugün dünden daha zor olduğunu düşünerek, Billie Eilish gibi güncel sanatçıların dinlenişinin değişimini örneklerle açıklıyorsunuz. Klasik müziğin sürdürmesi gereken disipline dair düşünceleriniz neler?
Güncel müzikle olan ilişkinize değinelim: Hip-hop kültürü sosyo-kültürel bir durum olarak yükseldi; Afro-Amerikan kültürü kendini bu yolla ifade ediyor ve bu durum kutlanmayı hak ediyor. Hip-hop geçici mi olur acaba? Birçok kişi bu müziğe kendinden bir şeyler buluyor.
Az sayıda kadın orkestra şefinden biri olarak genç kadınların size ilham vermesi nasıl bir his yaratıyor? Türkiye’de dezavantajlı durumdaki kız çocuklarına yönelik klasik müzik eğitimi konusunda ileride bir proje düşünür müsünüz?
Şimdiden genç kadınlarla çalışmaya başladınız mı ve Nisan Ak Fonu gibi burs programları aracılığıyla yurt dışında okumak isteyen genç kadınlara destek vermeyi planlıyor musunuz?
Gelecek projeleriniz arasında albüm planlarınız var mı? Önümüzdeki aylarda Bruch Oda Orkestrası ile kaydedilecek Handel konçertosu albüm kaydı olarak görülecek. Arp sanatçısı Beste Toparlak solo olacak. Bu deneyim sizin için öğrenme dolu bir süreç olacak.
Son olarak, 2021’in ilerleyen ayları için Türkiye ve ABD’de konser planlarınız var mı? Agora Gençlik Orkestrası ile bir konser planınız olduğu yönündeki bilgiye rağmen önceki sezon iptal olmuştu; bakalım nasıl gelişecek.