Mide fıtığı ve cerrahi yaklaşımları güvenli bir bakışla keşfedin; belirtiler, tedavi seçenekleri ve iyileşme sürecine dair temel bilgiler.

Mide fıtığı, göğüs ve karın arasındaki diyaframdaki açıklıktan yemek borusunun geçişi ile başlar ve zamanla bazı karın içi organlarının göğüs boşluğuna doğru kayması sonucu oluşur. Diyafram, solunuma yardımcı olan kaslı bir yapı olup bu açıklığın genişlemesi, mide ve diğer organların yukarı doğru hareket etmesine yol açar.
Mürekkep gibi değişken etkilere yol açabilen bu durum, özellikle gelişmiş toplumlarda daha sık gözlemlenir. Net bir neden çoğu durumda belirlenemese de karın içi basıncındaki artış önemli bir risk faktörüdür. Obezite, yaşa bağlı kas kaybı; kadın cinsiyeti, çok sayıda gebelik, önceden yapılan yemek borusu ameliyatları, kronik kabızlık, KOAH, bazı travmalar ve genetik yatkınlık, mide fıtığı riskini artırabilir.
Belirti vermeden ilerleyebilir; ancak çoğunlukla reflü şikayetleriyle birlikte ortaya çıkabilir. En sık karşılaşılan yakınmalar arasında göğüs kemiğinin arkasında yanma hissi, ağızda acı su tadı ve zaman zaman yutma güçlüğü bulunur. Nadir durumlarda ise göğüste takılma hissi, kusma ya da ağrı görülebilir. Kronik öksürük ve astımı andıran belirtiler de zaman zaman karşımıza çıkabilir.
İncelenen anatomik sınıflandırmada dört tip mide fıtığı tanımlanır. Tip 1’de midenin üst kısmı göğüs boşluğuna kayar; Tip 2’de üst bölüm sabitken başka bir bölüm etkilenir; Tip 3 her iki durumun birleşimini içerir; Tip 4’te ise mideye ek olarak diğer karın içi organlar da göğüs boşluğuna geçer.
Tanı süreci, şikayetlerin ayrıntılı dinlenmesi ve muayene sonrası yapılan tetkiklerle konulur. Başlangıçta en çok tercih edilen yöntem endoskopidir; gerektiğinde ilaçlı yemek borusu filmi, yemek borusu basınç ölçümü ve 24 saatlik pH ölçümü kullanılır. Bilgisayarlı tomografi ise rutin bir yöntem değildir ve genellikle tesadüfi bulgu veya komplikasyonların değerlendirilmesi için uygulanır.
Tedavi, fıtığın tipine ve belirtilere göre planlanır. Tip 1 fıtığında öncelik çoğunlukla ilaç tedavisi ve yaşam tarzı değişiklikleridir. Şikâyeti olmayanlar için tedavi gerekmez.Şikâyeti olanlarda kilo kontrolü, yatmadan önce yemek yememe, başı yukarıda tutan bir uyku pozisyonu ve reflüyü tetikleyen gıdalardan uzak durmak önerilir. Gerektiğinde mide asidini azaltan ilaçlar kullanılır.
İlaçlara rağmen belirtiler düzelmezse veya mide ile yemek borusunda hasar gelişirse cerrahi tedavi gündeme gelir. Özellikle ileri tip fıtıklarda mide dönmesi, tıkanıklık, kanama ve delinme riskleri nedeniyle cerrahi tercih edilir. Günümüzde en sık uygulanan yöntem kapalı (laparoskopik) ameliyattır; bu sayede hastalar daha kısa sürede günlük hayatlarına dönebilmekte ve iyileşme süreci hızlanmaktadır.