Maria Branyas Morera’nın 117 yıllık yaşamının sırrı: Genetik ve yaşam tarzı üzerinden derinlemesine bir bakış.
1907 yılında dünyaya gelen ve 117 yılını yaşadığı Barselona’da son bulan Maria Branyas Morera, hayatı boyunca savaşlar, salgınlar ve değişen dünyayla iç içe geçti. Gençliğinde müzik ve edebiyatla ilgilenen Morera, İspanya İç Savaşı sırasında sağlık alanında gönüllü çalışmalar yaparak dayanışmayı ön planda tuttu. Yaşamı boyunca sevdiği insanlarla birlikte kurduğu sıcak çevresi, onun uzun ömürlü kalmasına yardımcı olan önemli unsurlardan biri oldu.
Bir yandan üç çocuk ve çok sayıda toruna sahip olan Morera, hayatının her aşamasında ailesinin eğitimine büyük önem verdi. 117 yıllık ömrü boyunca pek çok savaş ve salgına tanıklık etti; buna rağmen hayata karşı pozitif bakışını korudu ve her zorluğu bir öğrenme fırsatı olarak gördü. 2024 yılına kadar süren bu uzun yaşam, onun en uzun yaşayan insanlar arasına girmesini sağlayan temel göstergelerden biri olarak kayda geçti.
Yaşamının son evresinde İspanya’daki araştırmacılar, Morera’nın bağırsak mikrobiyomunu inceleyerek sağlıklı bir bağırsağa sahip olduğunu ve hücrelerinin davranışlarının yaştan bağımsız olarak gençlik göstergeleri taşıdığını ortaya koydu. Uzun yaşamının anahtarlarından biri, etrafında sevgi dolu kişiler bulundurması ve zararlı ilişkilerden mümkün olduğunca uzak durması olarak nitelendirildi. Röportajında, sigara ve alkolü uzak tuttuğu, günlük yürüyüşlerini sürdürdüğü, meyve-sebze ağırlıklı beslenme alışkanlığı benimsediği ve yoğurdu günlük üç öğün tükettiği belirtildi.
Genetik ve biyolojik açıdan bakıldığında Morera’nın örnek bir tablo sunduğu söylendi. Telomerlerinin yaşla orantılı olarak kısalmaması ve inflamasyon seviyelerinin düşük olması, onun yaşlanmayla mücadelede nasıl bir fark yarattığını gösteren bulgular olarak öne çıktı. Araştırmalar, Morera’nın genomunda yaşla bağlantılı olarak koruyucu gen varyantlarının bulunabileceğini işaret etti ve telomer yapılarının kısa da olsa belirli hastalıklara karşı beklenmedik bir dayanıklılık sergilediğini belirtti.
COVID-19 pandemisi sırasında yakalanması ve 2021’de bu hastalıktan kurtulan en yaşlı kişi olması da öyküsünün önemli bir parçası olarak kayda geçti. Morera, bu deneyimden hareketle hayatın sınırlı bir hediye olduğunu vurguladı ve her yeni yıl için minnet duymanın insanı güçlendirdiğini söyledi. Akdeniz tipi beslenme, sosyal etkileşimler ve aktif yaşam tarzı, onun uzun ömürlü olmasında belirleyici etmenler olarak görülüyor.
Uzun ömür üzerinde genetik ve çevresel etkenlerin nasıl bir rol oynadığını anlamaya çalışan Prof. Dr. Korkut Ulucan, gen varyantlarının ve epigenetik süreçlerin bireylerin yaşam kalitesini nasıl etkilediğini açıklarken, çevresel faktörlerle uyumlu bir yaşam biçiminin de en az genetik kadar önemli olduğunu vurguluyor. Morera’nın örneğinde görüldüğü gibi, immün sistemi güçlendiren varyantlar veya kan yağlarını düzenleyen belirli genetik düzendeki farklılıklar, bireylerin hastalıklara karşı direncini etkileyebiliyor.
Telomerler hakkında yapılacak derin analizlerin ise bireysel farklılıkları ortaya koyacağına işaret eden Ulucan, uzun ve kaliteli bir yaşam için sadece genlere bakmanın yetersiz olduğunu belirtiyor. Yaşam tarzı, uyku düzeni, beslenme ve stres yönetimi gibi çevresel öğelerin de eşit derecede önemli olduğunun altını çiziyor. Morera’nın DNA’sındaki belirli varyantların benzer yaşam sürdürme stratejileriyle ilişkilendirilebileceğini söyleyen uzmanlar, bu bilgilerin ileride daha geniş popülasyonlarda uygulanabilir hale gelebileceğini ifade ediyorlar.
Gelecekte, uzun yaşamın sırlarını daha net ortaya koymak amacıyla gerçekleştirilecek genetik analizler, benzer yaşam tarzlarına sahip bireyler için kişiselleştirilmiş önerilerin geliştirilmesini mümkün kılabilir. Morera’nın mirası, genetik ve çevresel etkenlerin birlikte ele alınması gerektiğini gösteren somut bir örnek olarak kalacak.