Küresel salgına karşı biyolojik mücadelede Karadeniz’den Diyarbakır’a uzanan etkili öneriler: öncü çözümler ve uygulanabilir stratejiler.
Bir bilim insanı olarak Dicle Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Satar, kahverengi kokarca böceğinin kökeninin Uzak Doğu’da bulunduğunu belirterek, ana vatanın Çin, Japonya ve Tayvan olduğunu ifade etti. Bu bölgelerden sebze, meyve ve ağaç ürünleriyle taşınarak dünya genelinde görüldüğünü söyledi. Türkiye’de ise Karadeniz Bölgesi başta olmak üzere pek çok ilde bu türün tespit edildiğini ve Diyarbakır’da da son olarak görüldüğünü ekledi. Böceğin yaklaşık 300’e yakın bitki türüne zarar verdiğini ve özellikle Karadeniz’de fındık üretimini kalite açısından olumsuz etkilediğini belirtti.
“KİMYASAL YERİNE BİYOLOJİK MÜCADELE TERCİH EDİLMELİ” diye vurgulayan Prof. Dr. Satar, böceğin Amerika’daki elma bahçelerine de zarar verdiğini hatırlatarak Türkiye’dekinin hızla yayıldığını ifade etti. Kimyasal mücadele yerine biyolojik yöntemlerin tercih edilmesini önerdi. Bu yöntemler arasında
Onların çok az sayıda doğal düşmana sahip olması ve şaşırtıcı bir şekilde yayılma yetenekleri nedeniyle çiftleşme oranlarının ve yumurta üretiminin yüksek olduğu ifade ediliyor. Diyarbakır’ın şehir merkezindeki çınar ağaçlarına üreme açısından değerlendirildiğini belirten Satar, bu ağaçlara yumurtalarını bıraktıklarını düşündüklerini belirtti.
Bu çerçevede, böceğin biyolojik kontrolünün önceliklendirilmesi gerektiğini ve mevcut istatistiklerin bu yaklaşımı desteklediğini söyleyen uzman, ekolojik dengeyi korumaya odaklanan çözümlerin tarım ve ormancılık alanlarında daha sürdürülebilir sonuçlar doğuracağını vurguluyor.