Kuraklıkla mücadelede su yönetimi ve arıtılmış atık su kullanımıyla stratejik çözümler. Etkili adımlar, sürdürülebilir kaynaklar ve gelecek için planlar.
Kuraklığın küresel bir sorun olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Celalettin Şimşek, sıcaklık artışının bazı bölgelerde aşırı yağışa rağmen su kıtlığına yol açtığını belirtti. Türkiye’de kuzey bölgelerde yağışlar yüksek olurken güney kesimlerinde su kaynakları azalıyor. Yapılan öngörüler, 2040’a kadar ortalama sıcaklığın 2 derece, 2070’e kadar ise 4 derece artacağını gösteriyor. Özellikle Marmara, Ege ve Akdeniz bölgeleri bu değişimden en çok etkilenme riski taşıyor. Bu bölgelerde buharlaşmanın artmasıyla yüzey suyunun hızla tükenmesi bekleniyor; nüfus yoğunluğunun yükselmesiyle su talebi de artıyor ve mevcut barajlar bu talebi karşılayamayabiliyor.
ATIK SU DİKKATİ – Prof. Dr. Şimşek, 2040’ta su kıtlığı yaşayan ülkeler arasına gireceğimizi ifade etti. Öncelikle mevcut su varlığını korumak için atılması gereken adımlar var. Arıtılmış gri suyun tarımda kullanılması, su kaynaklarının baskısını hafifletecek en kritik yol olarak öne çıkıyor. İzmir örneğinde, yılda yaklaşık 400-450 milyon metreküp atık su denize deşarj ediliyor. Bu su arıtılarak tarımsal sulamada kullanıldığında özellikle Gediz Havzası’nda yeraltı suyu baskısını önemli ölçüde azaltabilir ve içme-kullanma suyu için uzun vadeli kullanımı güvence altına alabilir.
SU GÜVENLİĞİ BAKIMI – Yeraltı sularının azalması konusuna da vurgu yapan Şimşek, Bakırçay, Büyükmenderes ve Küçükmenderes havzalarında yüzey depolamanın su ihtiyacını karşılamada yetersiz kaldığını belirtti. Bu yüzden arıtılmış atık suların sulama için kullanılması, yeraltı suyu baskısını azaltacak ve kuyu kaçaklarının önlenmesine katkı sağlayacaktır. Derin sondajlar 400-500 metreye ulaştı; bu durum verimi düşürüyor. Yüzey depolama yerine yeraltı barajlarına yönelmek, buharlaşmayı minimize edecek ve suyu daha uzun süre kullanmamızı sağlayacaktır. Sensörlü sulama sistemleriyle bitki susuzluk hissettiğinde baraj kapaklarının açılması, gerektiğinde kapatılması hedeflenmelidir.
YASAL VE BAKIM YAKLAŞIMI – İçme suyu için kullanılan akiferlerin korunması hayati öneme sahip. Kaçak kuyuların açılmasının önüne geçilmeli ve bu alanlarda yasal önlemler sıkılaştırılmalıdır. Su Güvenliği Bakanlığı’nın kurulması ve su ile ilgili stratejilerin tek elden, bütüncül bir yaklaşım içinde yönetilmesi gerektiği vurgulanıyor.