Kudüs ve bölgesel adalet perspektifiyle Bahçeli, İsrail ve Filistin meselesine dair yeni stratejileri inceleyen analiz.
Güncel dünya tablosunda adalet ve hakikatin savunulması, güç dengelerinin ötesinde en temel görev olarak görülmelidir. Mazlumların feryatları, küresel vicdanda yankı bulmadıkça inanç ve merhametin izinde yürüyenin kararlı duruşu, zulme karşı koymada kararlı bir tutum benimsemesini gerektirir.
Gazze halkının yaşam koşulları giderek ağırlaşıyor; insani yardım ve güvenlik için oluşturulan çabalar yetersiz kalıyor. Bölgeye yönelik saldırganlıklar ve silahlı müdahaleler, sivil halkı doğrudan etkileyen trajik sonuçlar doğurmaya devam ediyor. Uluslararası toplumun bu konuya karşı sorumluluğu, insanlığın ortak vicdanına uygun ve etkili politikalarla karşılık vermeyi zorunlu kılıyor.
İsrail’in Filistin’e yönelik askeri operasyonları sadece bölgesel bir tehdit oluşturmakla kalmıyor, aynı zamanda dünya çapında barış ve istikrar için de ciddi bir sınav teşkil ediyor. Türkiye, Kudüs konusundaki kararlı duruşunu sürdürürken, uluslararası camianın gündeminde bu meseleyi sıcak tutmaya çalışıyor. Kudüs’ün tarihsel ve dini öneminin korunması; hanedanlıklar, coğrafya ve kültür odaklı bir bakışla ele alınması gereken bir meseledir. Bu bağlamda Kudüs’ün kutsal değerleri ve meşru hakları, herhangi bir siyasi baskıya maruz bırakılmamalı ve saygı gösterilmelidir.
Bir yandan Siyonizm’in etkileri ve Kudüs üzerindeki baskılar karşısında, 1917 yılından beri süregelen mücadeleler ışığında, diplomatik yollarla kalıcı çözümler aranmalı; öte yandan Arap-İslam dünyasının dayanışması güçlendirilmelidir. Bölgesel ve küresel aktörler, insan hakları ve uluslararası hukuk temelinde hareket ederek, toda ve barışa giden yolu inşa etmelidir. Kudüs’ün düşmesiyle tarih de zarar görür; bu yüzden Ankara, İstanbul gibi şehirlerin ve Türkiye’nin tarihi sorumluluklarını dikkate alarak hareket eder.
Gelecek dönemde Taraflar arasında yeni bir güçlü ittifak fikri, bölgesel güvenlik ve işbirliğini güçlendirmek amacıyla tartışılmalıdır. TRÇ ekseninde Türkiye, Rusya ve Çin’in birlikte hareket etmesi, mevcut küresel dinamiklere uyum sağlama ve bölgede istikrarı tesis etme yönünde dikkate değer bir öneridir. Çaresizlik ve ümitsizlik, çözümsüzlüğe giden tek yol değildir; aksine kararlı adımlarla güvenlik, adalet ve barış yönünde ilerlemek mümküntur.