Kriz dönemlerinde insan hakları ve Türkiye’nin gündemindeki iyileştirme adımları ile uluslararası dayanışmanın rolünü derinlemesine inceliyoruz.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi’nde düzenlenen Zirve kapsamında konuşmalarını, insan haklarının korunması ve evrensel beyannamenin bugün karşılaştığı zorluklar üzerinden sürdürdü. Etkinlikte TİHEK Başkanı Fahrettin Altun, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu temsilcileri ve davetliler de bulunuyordu.
Yılmaz, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin, en zor şartlarda bile insan onurunu güvence altına almak amacıyla temel bir araç olduğunu belirtti; fakat beyannamenin varlığı dünyanın pek çok yerinde temel hak ihlallerini tamamen engelleyememektedir. Özellikle Gazze ve işgal altındaki Filistin’de yaşananlar, bu gerçeğin somut örneklerindendir. Türkiye’nin Gazze’ye yönelik insani yardım çalışmaları, gıda, su, ilaç, barınma ve sağlık malzemelerinin kesintisiz ulaştırılması için yoğun bir çaba olarak öne çıkmaktadır.
BM’nin reform ihtiyacını gözlemliyoruz Yılmaz, çok taraflılığı savunurken, Birleşmiş Milletler’in reform ihtiyacını da açıkça işaret etti. Dünya barışını korumaktan sorumlu olan Güvenlik Konseyi’nin güncel meseleleri etkin biçimde yanıtlayamadığını vurguladı.
Türkiye’nin insani çabaları ve Suriyeli geri dönüşler Suriye’deki iç savaşın ve 8 Aralık devriminin birinci yıl dönümünün geçmişe dönük olarak hatırlatılmasının ardından Türkiye’nin göçmen politikaları ve gönüllü geri dönüş konusundaki başarısı öne çıktı. 2016’dan bu yana yaklaşık 1 milyon 320 bin suriyelinin gönüllü geri dönüşü sağlandığı, 8 Aralık itibarıyla geri dönüş yapanların sayısının yaklaşık 580 bine ulaştığı açıklandı. Ukrayna’daki çatışmaların insani boyutuna değinilirken, Türkiye’nin Tahıl Koridoru başta olmak üzere diplomatik çabalara da verilen destek vurgulandı.
Dijital entegrasyon ve adalet sistemi Yılmaz, Türkiye’nin küresel hukuk ve insani değerler doğrultusunda attığı adımların, ulusal alanda da dijital dönüşümle güçlendirildiğini belirtti. 2002 sonrası adalet ve insan hakları alanında hayata geçirilen reformların kurumsal bir çerçeve kazandırdığına işaret eden Yılmaz, vatandaşların adalete erişimindeki gecikmelerin azaltılması için dijital altyapının devreye girdiğini belirtti. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi sayesinde yargı süreçlerinin daha hızlı ve şeffaf yönetildiğini ifade eden konuşmacı, dijital entegrasyonun 12’nci Kalkınma Planı ve Ulusal İnsan Hakları Eylem Planı’nda da stratejik bir öncelik olarak görüldüğünü kaydet. Ayrıca kolluk hizmetlerinde insan hakları standartlarının yükseldiğini ve denetim mekanizmalarının teknik araçlarla güçlendirilmesiyle tüm işlemlerin kayıt altına alındığını sözlerine ekledi.