Kredi faiz oranlarındaki güncel durum ve piyasa beklentilerini keşfedin. En son gelişmeler ve analizlerle finansal kararlarınızı doğru yönlendirin.
Mart ayının sonunda faiz oranlarındaki yükseliş, finans sektöründe ve tüketici kredilerinde ciddi bir dalgalanma yarattı. Merkez Bankası’nın faiz oranlarını sürdürülebilir seviyelerde tutma çabalarıyla birlikte, özellikle taşıt kredilerinde faiz oranları önemli ölçüde artış gösterdi. Haziran ayında politika faiz oranı %46 seviyesinde sabit kalırken, bu durum kredi maliyetlerini doğrudan etkiledi. İşte bu süreçte, bankaların kredi hacimlerinde gözlemlenen değişiklikler dikkat çekiyor.
Geçtiğimiz hafta, taşıt kredisi hacminde hafif bir artış gözlemlendi. 20 Haziran’da 59.1 milyar TL olan hacim, 27 Haziran’da 59.4 milyar TL’ye yükseldi. Bu, piyasanın kısa vadede toparlanmaya başladığının göstergesidir.
Haziran ayı enflasyon verisinin %1.37 ile beklentilerin oldukça altında kalması, piyasada faiz indirimi beklentilerini güçlendirdi. Bu gelişmeler ışığında, Merkez Bankası’nın 24 Temmuz’daki kritik faiz kararını bekliyoruz. Piyasa oyuncuları, faiz oranlarının ne yönde değişeceğine ilişkin spekülasyonlarını sürdürüyor.
Mevcut piyasa koşullarında, ikinci el araç alımlarında kullanılan taşıt kredilerinde faiz oranları en düşük %3.45 seviyelerine kadar geriledi. Ancak, kredi limitlerinin kısıtlı olması ve piyasadaki faizlerin %4.00 seviyelerine ulaşması, tüketicilerin kredi kullanma kararlarını etkiliyor.
Özellikle son bir haftada yaşanan kredi hacmi dalgalanmaları, piyasada bir toparlanma emaresi olarak görülüyor. Piyasanın normale dönüp dönmeyeceği ve faiz oranlarının %3 seviyelerinin altına inip inmeyeceği konusunda uzmanlar çeşitli görüşler belirtiyor. İstanbul Motorlu Araç Satıcıları Derneği (İMAS) Başkanı Hayrettin Ertemel, konuya ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
“Politika faizlerinin yüksek seyri, tüm kredi türlerinde paralel artışlara neden oluyor. Yüksek maliyetler ve faizler, kredi kullanımını sınırlandırıyor. Ayrıca, kredi büyüme oranlarındaki yavaşlama da hacmin düşmesine katkıda bulunuyor. Geçtiğimiz yıl BDDK’nın kredi büyüme oranlarındaki daralma, bankaların kredi verme kapasitesini olumsuz etkiledi. Bu nedenle, faiz oranları ve kredi kullanım sayılarını düşüren ana faktörler olarak öne çıkıyor.”
Son üç aylık dönemde, döviz kurundaki geçici hareketlilik ve Meclis’ten geçen ÖTV düzenlemesi, tüketicilerin satın alma reflekslerini tetikledi. Birikimlerini koruma ve muhtemel fiyat artışlarından etkilenmeme arzusu, kredi kullanımıyla ilgili kararları öne çekti. Bu süreçte, yüksek faizler göz önüne alındığında, tüketiciler kredili alımlarda ısrarcı olmayı tercih ediyor. Ancak, uzmanlar yüksek faiz ortamının sürdürülebilir olmadığını ve sektörün normalleşme sürecine girmesi gerektiğini vurguluyor.
Faiz oranları konusu, çok katmanlı ve karmaşık bir yapı arz ediyor. Ekonomik göstergeler, sektörlerin ihtiyaçları ve ithalat-ihracat dengeleri dikkate alınarak, Merkez Bankası’nın faiz politikasını şekillendirmeye devam edeceği öngörülüyor. Uzmanlar, sürecin tahmin edilenden biraz daha uzun süreceğini ve yıl sonuna kadar faiz oranlarının %35 seviyelerine ulaşmasını bekliyor. Ayrıca, sektör temsilcileri, faizlerin yıl sonunda %30 seviyelerine inmesini arzu ediyor.
Farklı bölgesel ve dış faktörlerin etkisiyle, faiz oranlarının %3 seviyesinin altına inmesi zaman alabilir. Uzmanlar, eğer dış etkenler stabil kalırsa, bu seviyeye yıl sonuna doğru ulaşılabileceği görüşünde. En gerçekçi tahminlere göre, faiz oranlarının %3 seviyesinin altında seyretmesi ve bu seviyeye ulaşması, 2026 yılının ilk çeyreğinde mümkün olabilir.