Kıbrıs’taki siyasal ve dini liderlerin açıklamaları ve tartışmaları hakkında detaylı bilgiler, güncel gelişmeler ve analizlerle dolu kapsamlı içerik.
Kıbrıs Yunandır temalı önemli bir toplantıda, hareketin liderliğini üstlenen Panos Ioannides, Kıbrıs’ın Yunan kökenli olduğunu ve her zaman böyle kalacağını güçlü bir şekilde ifade etti. Ioannides, Türkiye’nin Kıbrıs’taki varlığını ‘‘işgal’’ olarak nitelendirerek, hareketin iki temel amacını şu şekilde sıraladı: birinci olarak, KKTC olarak adlandırılan işgal altındaki Kıbrıs topraklarının kurtarılması ve Türkiye’nin Ada’dan tamamen çıkarılması; ikinci olarak ise, işgal edilen bölgedeki Kıbrıs Türkleri’nin, yani halkın, uluslararası hukuka uygun ve sorunsuz bir şekilde yeni bir resmi devlete entegrasyonunun sağlanması. Bu açıklamalar, bölgedeki siyasi gerilimi daha da artırdı.
Başpiskopos Georgios ise, Kıbrıs ve Yunan halklarına yönelik yaptığı konuşmada, Türkiye’ye karşı “topyekün direniş” çağrısında bulundu. Georgios, şunları söyledi: “Tüm Yunan halkı ve Kıbrıs’ı kurtarmak adına güçlerini ve çabalarını birleştirmelidir. Eğer bu birlik sağlanamazsa, Kıbrıs kaybedilir ve bu durum, tüm Yunanistan’ın bölünmesine yol açar.” Ayrıca, federatif çözüm önerilerine karşı çıkan Georgios, bu tür yapısal düzenlemelerin Türk tarafının “Kıbrıs’ın tamamını Türkleştirme” hedeflerini gerçekleştirmesine zemin hazırlayacağını savundu. Bu açıklamalar, bölgedeki çözüm arayışlarına yeni bir perspektif kazandırdı.
Kıbrıs Ulusal Birlik Partisi (UBP) Yüksek Disiplin Kurulu Başkanı Fuat Nalcıoğlu, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, Rum ve Kıbrıs Türk halklarının yaşadığı acıların temel sebebinin, 1878 yılından itibaren Kilise ve onun saptırıcı papazlarının etkisi olduğunu iddia etti. Nalcıoğlu, şunları belirtti: “Ne yazık ki, bu papazlar ve kilise, yaşattıkları tüm acılara rağmen hâlâ söz sahibidir. Rumca konuşanlar ve Kıbrıs Türkleri, 1878’den sonra bu kilisenin ve sapkın papazların yüzünden büyük acılar çekmişlerdir. Eğer bu papazlar ve kilise söz sahibi olmaya devam ederse, Rumca konuşan halkın daha da fazla acı çekmesi kaçınılmazdır.” Bu açıklamalar, bölgedeki dini ve siyasi gerilimi yeniden alevlendirdi ve her iki tarafın da tutumlarını sertleştirmesine neden oldu.