Anadolu’nun çay bahçesinde şiirle kaynaşan ruh; Paris sokaklarının ritmiyle Kaosun Şiiri’nin büyülü yolculuğu.
Anadolu’nun köklerini taşıyan bir aradalık vizyonuyla ortaya çıkan bu sergi, Onay Akbaş’ın desenleriyle Paris’e uzanıyor. Başlangıçta Datça’daki bir çay bahçesinden doğan adisyon kâğıtları ve yıllardır süren birikimle, sanatçı kendi hafızasını ve köklerini Paris’in merkezinde bir araya getiriyor. Paris Belediyesi’nin desteğiyle açılan bu gösteri, ayda milyonlarca kişinin aktığı caddeyi, Akbaş’ın özgün renkleri ve katmanlı masalsı dünyasıyla yeniden kuruyor. Köklere saygı duygusu, resimlere hâkim olan derin bir anlatı olarak serginin temelini oluşturuyor ve sanatçının uzun yıllar sürdürdüğü üretim sürecine yeni bir okumayla bakmamızı sağlıyor.
Resimlerin ana malzemesi, Akbaş’ın Datça’daki bir çay bahçesinin sahibinden aldığı kullanılmış adisyon kâğıtlarıdır. Bu kağıtlar üzerinde yıllardır biriktirdiği çizimler, hem kişisel tarihine hem de sanat pratiğine saygı duruşu olarak bir araya geliyor. Türkiye’deki çay bahçelerinin nostaljik hatıralarını Paris’in kamusal alanında hatırlatmak, sergiye hem sosyolojik bir boyut kazandırır hem de sanatçının iç-dış dünyasını bir araya getirir. Sokaktan, sokağa tema üzerinden ilerleyen projede, 40 yıl boyunca üretilen 1700’den fazla esere imza atan Akbaş, ziyaretçilere şehirdeki yüzleri ve geçici anları yakalayan çalışmalarını sunuyor; adisyon kağıtlarının üzerindeki karalamalar, kaosun estetiğiyle yeniden anlam buluyor ve ziyaretçilere bir görsel ve hissi patika sunuyor.
Canlanan resimler kavramı, serginin dinamik yönünü oluşturan özel bir deneyim sunuyor. Küratör Deniz Demirer’in önerisiyle her desenin altına konulan QR kodlar, ziyaretçilere yapay zekâyla üretilen animasyonları getiriyor ve resimlerle dijital bir temas kuruyor. Bu yönüyle sergi, sadece görsel bir şölen olmakla kalmıyor; her tablo kendi içinde yeni bir hikâyeye dönüşüyor. Sanat benim için bir başkaldırıydı cümlesiyle, Anadolu’nun çay bahçeleri ile Paris’in terasları arasındaki bağı derinleştiren bu proje, izleyiciye kendi hafızasını ve toplumsal dinamikleri sorgulama imkânı sunuyor.
İki farklı mekanın hafızalarını bir araya getiren bu eserler, kaosun şiiri kavramını farklı katmanlarda çizmeye devam ediyor. 31 Ekim’e kadar Caserne Napoléon’da görülebilen sergi, mekânların geçmişini hatırlatmayı ve sanatçının içsel yolculuğunu gözler önüne sermeyi amaçlıyor. 40 yıla dönüp bakınca, Akbaş’ın kaostan çıkardığı şiiri, izleyiciyle paylaştığı baskın bir deneyime dönüştürerek onların kendi anlamlarını keşfetmelerini sağlıyor. Ben sadece ressamım; bu bana yeter diyen sanatçının sözleri, bu çalışmada da kendini gösteriyor ve sanatın telepatik yanını vurgulayarak, ziyaretçileri kendi iç dünyalarına çağırıyor.