KALİTELİ İNSAN MISINIZ? – 3
Mesela
kaliteli insanlar,
dünya ve hayat sahnesinden
dördüncü duvarı kırarak ebedi hayat sahnesine
bakarlar. Onlar, geldikleri asıl yöne doğru b-akarlar.
Kaliteli insan kaliteli kitapları sindire sindire okurlar. Kitap okumanın kendine verebileceği en büyük hediyelerden biri olduğunu bilirler. Kaliteli insanlar, konuşurken gerektiği kadar konuşur, her şeyi anlatmazlar. Ciddi olur, şaklabanlık yapmaz; hedefine göre hareket eder, her isteği de onaylamazlar.
Kaliteli insanlar ne kökle ne tarihle ne dinle ne mekânla ne dille ne kavramla ne edebiyatla oynarlar. Kök değerleri üzerine boy verir, dal verir, çiçek verir, meyve verirler… 1839 yılından bu yana yaklaşık elli binden fazla yer ismi değişmiş. İsim değişince içine ne doldurursan doldur; dini değeri değişmiş, tarihi kıymeti değişmiş, şahsiyeti değişmiş… Soy isim değişimi de böyle, mekân isim değişimi de böyle, alfabe değişimi de böyle, kültür değişimi de böyle, edebiyat değişimi de böyle; böyle cücük gibi kökü olmayan bir şey haline gelir. Özellikle Tanzimat Dönemi ile böyle olmaya başlanıldı. Ondan önce Osmanlı Devleti, diğer ülkelere ve özellikle Batı ülkelerine karşı galibiyet psikolojisine sahiptiler. Daha sonra galip değiliz fakat eşitiz, yani muâdiliyet psikolojisine gerilediler. Muâdiliyet psikolojisi derinleştikçe mağlubiyet psikolojisine düşüldü. Daha sonra da teslimiyet psikolojisi bu topraklara karabasan gibi çöktürüldü. Ve kendi olmaktan çıkartıldı, adeta çıkmak da kabul edildi. Kaliteli insan düştüğü yerden kalkmaya, kırıldığı yerden doğrulmaya, yaralandığı yerden şifa bulmaya çalışırlar.
Kaliteli insan hayatın lezzetini belli bir yaştan sonra ancak hayata başladığı noktadan alınacağının farkına erken varırlar. Mesela şu köyden bir kurtulsam diyen insanın, sonunda ya tekerlekli bir sandalyeyle yahut omuzlarda bir tabutla doğduğu yere, geldiği köye, aslına toprağına dönerler.
Mesela kaliteli insanlara göre kadın, koca dağın üstündeki kardır. Ve o kaliteli kadınların eteğinde namaz kılınır. Ve o kadınlar gönül gözüyle görür, gönül eliyle dokunur ve gönül diliyle konuşurlar. Onların gözleri huzur dolu bir okyanustur. Fakat onların gönülleri de çabuk kırılır. Allah, o kırık gönülleri güzelce kullanır. Kırık bulutlar yağmur döker, koca dağlara kar yağar, çatlamış topraklara bereket yağar, rahmet yağar…
Mesela Yunus Emre’nin “Sular hep aktı geçti, kurudu vakti geçti. / Nice han nice sultan, tahtı bıraktı geçti. / Dünya bir penceredir, her gelen baktı geçti” bilinciyle hareket eden kaliteli insanlar, dünya ve hayat sahnesinden dördüncü duvarı[1] kırarak ebedi hayat sahnesine bakarlar. Onlar, geldikleri asıl yöne doğru b-akarlar.
Kaliteli insan bedeni, kalbi, aklı ve ruhu birlikte yürütür yoksa birisi geride kalır, yolda kalır bilincindedirler. Mesela kâinatta her şey kendi hızında ilerler ne çok yavaş ne fazla hızlıdır. Gün acele etmiyor, güneş acele etmiyor, gece acele etmiyor, ay acele etmiyor. Fakat insan çok aceleci bir varlık; bedeni hızlı, hazları hızlı… Beden hızlandıkça ruh geride kalır. Beden bir yere vaktinden önce varınca ruh deminden çok geride kalır, bir yanını yarı yolda bırakır.
Kaliteli insanlarda dindarlık, ‘hâl ve tavır’ halidir, dini emirleri özümseyerek yaşar; yaşamıyla, hal ve tavır diliyle konuşur. Dindarlık kâl hali değildir. Onlar sadece konuşurlar ne okurlar ne düşünürler ne de anlarlar. Okuyanlar, düşünenler, anlayanlar ve yaşayanlar geleceğinin efendisidir ve onlar cennetin çocuklarıdır. Sadece yaşadıklarını düşünen diğer konuşanlarsa geçmişin kölesidir ve onlar ateşin çocuklarıdır. Mesela kalbiyle dili, kavliyle hali bir olanlarla hemhal ol, dost ol, kardeş ol! Kalbiyle dili, kavliyle hali bir olan insanlardan hiç korkma. Çünkü bu zamanda böyle kaliteli dost bulabilenler, hazine bulmuş sayılırlar.
Kaliteli insanlar, birinden giderken kendine varırlar. Aslında her yolculuğun kendine bir varış olduğunu bilirler. Fakat giderken de ipek böceği olgunluğunda kozasını bırakarak giderler. Kaliteli adamlar, Hz. Ali’nin “Sen kendini küçük bir cisim sanırsın ama en büyük âlem sende gizlidir”, Mevlana’nın “Sen, sende kimin misafir olduğunu bilsen hiç üzülmezdin” cümlelerinin manasını yaşarlar. Allah (cc), kaliteli insanı bazen sendeletir fakat asla düşürmez. Ancak elif ( ﺍ ) gibi kıyamda tutar, dal ( ﺪ ) gibi rükûa eğer ve mim ( م ) gibi secdeye indirir de dosdoğru ruhen, zihnen, kalben ve bedenen bir Âdem ( آدم ) inşa eder, vesselam…
[1] 4. duvarı kırmak ne demek? “Dördüncü duvarı yıkmak,” karakterlerin veya oyuncuların, izleyiciye doğrudan hitap ettiği veya izleyicinin sanatsal dünyaya dahil edildiği anlamına gelir. Bu, bir karakterin kameraya bakarak izleyiciye konuştuğu veya bir sahnede doğrudan izleyici ile etkileşimde bulunduğu anlamına gelebilir.