Kahve ve güneşin kanserle mücadeledeki ortak yönlerini keşfedin: içsel işbirliği, faydalar ve dikkat edilmesi gerekenler.

Kahvenin kanserden korunmada dikkat çekici bir rolü olabileceğini vurgulayan Doç. Dr. Masaoki Kawasumi, araştırma süreçlerinin asistanlık yıllarında başladığını belirtiyor. Yeşil çayda da yüksek kafein oranı olduğundan bu bitkinin deri kanserini önlemedeki etkilerini çeşitli deneylerle incelediklerini ifade ediyor. Ardından kafeinin, kanseri engelleyen moleküller ve proteinleri aktive ettiğini söyleyerek, mekanizmanın deri kanseriyle ilişkisini ayrıntılı olarak aktarıyor.
Kahvenin gücü, güneş ışığıyla birleştiğinde ortaya çıkıyor – Kawasumi, kafeinin vücuda yayılıp güneşle temas ettiğinde harekete geçen belirli proteinleri tetiklediğini belirtiyor. Bu nedenle kahveyi güneş altında içmenin, deri kanserini önlemede özellikle etkili olabileceğini ifade ediyor. Sahilde içilen kahvenin, güneşin zararlı etkilerine karşı bir koruyucu rol üstlenebileceğini vurguluyor ve zamanlamanın kritik olduğunu ekliyor.
Kafein tüketimini artırmadan önce doktorla görüşün – Hayvan çalışmalarında, özellikle deri kanseri riskini azaltmada kahvenin olumlu etkileri görüldüğünü söyleyen Kawasumi, bunun sadece deri kanseriyle sınırlı kalmayıp karaciğer, rahim, ağız ve yutak kanserlerinde de koruyucu rol oynayabileceğini belirtiyor. Ancak tütünün gereğinden fazla tüketilmesi gibi durumlarda sağlık risklerinin artabileceğini hatırlatarak, özellikle kalp hastalığı, hipertansiyon, ritim sorunları, mide hassasiyeti veya anksiyete gibi durumlarda dikkatli olunması gerektiğini vurguluyor.
Kafein: İçmek kadar sürdürülebilir bir koruma da olabilir – Kahvenin ömrü uzatıcı etkileriyle ilgili çok sayıda çalışma bulunduğunu söyleyen Kawasumi, çayın benzer etkiye sahip olduğunu ancak kahvenin etkisinin daha baskın olduğunu ifade ediyor. Kafeinin yalnızca içilerek değil, hap ya da merhem olarak uygulanmasının da deri kanserini önlemede etkili olabileceğini belirtiyor. Güneş altında kahve içildiğinde kafeinin, cildi zararlı ışınlardan koruyan bir işlev gördüğünü vurguluyor.
Yüksek riskli gruplar için gelecek planları – Şu ana kadar yapılan çoğu çalışmanın fareler üzerinde olduğuna dikkat çeken Kawasumi, insan çalışmalarına geçmeyi hedefliyor. Özellikle bağışıklık sistemi baskılanmış, organ nakli geçirmiş ya da sık tekrarlayan deri kanseri olan kişiler üzerinde kafeinin koruyucu etkisini incelemek istediklerini belirtiyor. Bu yönelimle, kişiye özel koruyucu tedavi yaklaşımlarının önünün açılacağını düşündüğünü ekliyor. Gelecekte kanseri önlemeye yönelik çalışmalarda kafein dışındaki koruyucu bileşikler ve immünoterapi gibi yeni tedavi yaklaşımlarının daha sık gündeme geleceğini öngörüyor.