Unutma reis;
iyi insan olmak saf olmak değildir,
bilerek temiz kalabilmektir.
İyilik, bazen en ağır yükü olan duygudur.
Çünkü iyiliğin değeri, çoğu zaman onu yaptığın kişide değil;
o iyiliği yaparken senin içinde taşıdığın niyettedir.
Ama ne yazık ki, her iyilik aynı kalpte aynı yankıyı bulmaz.
Kimi şükreder, kimi unutur; kimi de ihanetle karşılık verir.
O yüzden derim ki: Katlanabileceğin ihanet kadar iyilik yap.
Çünkü insan, iyiliğin karşılığı kötülük olduğunda kırılır.
O kırık, zamanla güvenini, samimiyetini, hatta vicdanını bile aşındırır.
Bir gün bakarsın, artık iyilik yapmaya bile korkarsın.
Kalbin, bir başkasının nankörlüğü yüzünden kapanır.
İşte o zaman kaybeden sen olursun, çünkü iyilik senin kimyandı.
İyilik, ölçüsüz bir cömertlik değildir;
herkese aynı kapıyı açmak, herkesi aynı sofraya buyur etmek değildir.
İyilik, adaletle birlikte yürürse kıymet kazanır.
Adaletsiz iyilik hem seni tüketir hem karşındakini şımartır.
İyiliğini su gibi akıt ama nereye aktığını da bil.
Her toprak suyu verimli kılmaz;
bazı topraklar bataklıktır, verdiğin suyu kirletir.
Ve sen bir gün, “neden hep ben yanılıyorum” diye kendini sorgularsın.
İyilik, sınır bilmeyince zaafa dönüşür.
Sınır koymak bencillik değil, hikmettir.
Kalbini her kapıyı çalana açma;
her “dostum” diyen dost değildir,
her “emin ol” diyen de güvenilir değildir.
İyilik, insanın asaletiyle ölçülür.
Ama asalet, kendi içinde bir terazidir:
ne kadar kaldırabileceksen, o kadar yüklen.
Ne kadar affedebileceksen, o kadar ver.
Çünkü her iyilik, potansiyel bir ihanetle sınanır.
Unutma reis;
iyi insan olmak saf olmak değildir, bilerek temiz kalabilmektir.
Ve gerçek bilgelik, herkese iyilik yapmakta değil;
iyiliğini hak edene kıymetli bir armağan gibi sunabilmektedir.
“İyilik bir tohumdur, ama toprağı iyi seçmezsen diken biter.”