İstanbul’daki yangında yaşamını yitirenler ve işçilerin anlatımları: trajediyi, dayanışmayı ve kahramanlığı derinlemesine incelen bir haber

Cumartesi sabahı Mimar Sinan Mahallesi’ndeki tesiste henüz belirlenemeyen bir nedenle yangın çıktı. İtfaiye, sağlık ve polis ekipleri hızla olay yerine sevk edildi; ekiplerin yoğun müdahalesi sonucunda yangın kontrol altına alındı. Ancak 6 kişi hayatını kaybetti, 7 kişi ise yaralandı ve bunlardan 1’i ağır durumdaydı.
İşçilerden Ayten Aras, olayın şokunu İHA’ya anlattı. Olay günü yan yana çalışan beş kişinin bulunduğunu ifade eden Aras, “2 kız, 3 kadın aynı masada çalışıyorduk. Esma ile bir arkadaşımız arkada duruyordu. Vardiya amiri Tuncay Bey ürünleri hazırlarken, bir anlık ses duyuldu ve kolonyalı parfüm makinesi aniden patladı. Ateş kısa sürede her yere yayıldı; kimse birbirini göremedi.” sözleriyle yaşananları özetledi. Yaralı olarak dışarı çıkmayı başardığını belirterek, kendisini ve komşularını korumaya çalıştığını anlatırken, kıyafetlerinin tutuştuğunu ve bazı bölgelerinin yanarak zarar gördüğünü söyledi.
Allah beni çocuklarıma bağışladı şeklinde ifade eden Aras, kurtulmasına rağmen arkadaşlarının içerde kaldığını söyledi. O gün birlikte çalıştıkları kişilerden Tuba, Nisa, Şengül ve Hasbike ile birlikte beş kişinin kapıya yakın konumda olduğunu belirtti. Aniden patlamanın yaşandığını ve arkadaşlarının şaşkınlıkla kaçışmaya çalıştığını dile getirdi. Aras, “Belki onların da peşimden gelmesiyle kurtulurlardı, ama anlık şokla bazıları arkaya kaçmış olabilir” dedi ve arkadaşlarının isimlerini tek tek sıraladı.
Gözyaşlarına hakim olamayan Aras, yaşanan sıkıntılara dair düşüncelerini paylaştı: “Sosyal haklar yoktu, sadece günlük ücret karşılığı çalıştırılıyor, yemek ve dinlenme ihtiyacı karşılanmıyordu. Sigorta bile yoktu. Günlük 800 lira gibi bir ödeme yapılıyordu; dört yıldır burada çalışıyorum.”
Tedavisinin ardından hak talebinde bulunduğunu söyleyen Aras, iş yerindeki ihmalleri ve yaşananları yetkililere iletti. “Biz davacıyız; bu kadar can neden öldü? İnsanlar çalışmak zorunda değildi, ama sevdikleri için çocukları için ayakta durmaya çalışıyorlardı. Esma, işten çıkarılmıştı ama yeniden çağrıldı ve maddi imkânsızlıklar içinde yaşardı.” diye konuştu.
Olay günü patronun davranışı üzerine de konuşan Aras, tesise her gün geldiğini ve olay günü saat 09.00’da geldiğini belirtti. “O gün de geldi, gördü ve gitti. Cumartesi günleri hep 09.00’da başlar ve o saatte yanımızda olurdu. Oğlu da zaman zaman babasının yanına gelirdi.”