İnönü Mağarası toprağındaki antibiyotik direnci ve metagenomik panorama: mikrobiom çeşitliliği ve direnç profilleriyle kapsayıcı bir bakış.
Arkeoloji ile mikrobiyoloji arasındaki köprü, İnönü Mağarası kazılarından elde edilen toprak örneklerinde antibiyotik direnç genlerinin izini sürmeyi ve geniş bir mikroorganizma haritası çıkarmayı amaçlayan bir çalışmada kendini gösterdi. Proje, Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Emre Keskin ve ekibiyle birlikte ilerliyor ve mağara katmanlarındaki verileri, geçmişteki yaşam biçimlerini aydınlatacak şekilde yeniden yorumluyor.
Beş bin yıl öncesine ait bulgular dikkat çekici: Zonguldak’taki kömür kullanımının erken dönemlerde tıbbi amaçlarla kullanıldığına dair bulgular, günümüzden çok daha önceye uzanan bir tedavi kültürünü işaret ediyor. Beş katmanın dördüncü tabakasında yer alan örnekler, Erken Tunç Çağı’na ait insanların sağlık sorunlarını kömür türevleriyle hafifletmeye çalıştıklarına dair ipuçları sunuyor. Bu bulgular, tarih öncesi insanların çevrelerindeki doğal kaynakları ne kadar iyi keşfettiklerini gösteriyor ve kömür türevlerinin romatizma veya ateş düşürme gibi tedavilerde kullanıldığını vurguluyor.
Kültürel bellek ve tıbbi uygulamalar çerçevesinde ele alınan açıklamalarda, modern tıbbın aktif karbon uygulamalarını günümüzde de sürdürdüğü belirtiliyor. Ancak tarih öncesi döneme ait toprak örneklerinden elde edilen veriler, tedavi biçimlerinin uzun bir süre boyunca nasıl aktarıldığını gösteriyor ve bu aktarımın sadece teknik bilgiye değil, kültürel bir mirasa dayandığını ortaya koyuyor.
Antibiyotik direnciyle ilgili derin tarih ise projenin mikrobiyolojik yönünü öne çıkarıyor. Eczacılık Fakültesi’nden Doç. Dr. Şükran Öztürk, modern tıbbın en karmaşık tehditlerinden biri olarak gördüğü antibiyotik direncinin sadece ilaç kullanımıyla açıklanamayacağını belirtiyor. Araştırma ekibi, beş katman arasından dördünden toprak numuneleri alarak, direncin binlerce yıl önceye dayanan bir geçmişe sahip olabileceğini gösteriyor. Bu bulgular, çevresel etkenler, mikroplar arasındaki etkileşimler, yaşam biçimleri ve iklim gibi faktörlerin direnci etkileyebileceğini ortaya koyuyor. Böylece “tek sağlık” kavramını destekleyen daha geniş bir perspektif elde ediliyor; antibiyotik direnci, yalnızca bireysel ilaç kullanımıyla değil, ekolojik ve tarihsel bağlamla da ilişkilendiriliyor.