Tarih bilinci neden bu kadar kritik?
Kitap okuyanların ve/ya yazanların,
okuduğu ve/ya yazdığı kitaplar kadar hayatları vardır.
Okumayanların ve/ya yazmayanların tek bir hayatı vardır,
sadece kendi zavallı hayatları.
Mesele şirketlere gelmişken şu ayrıntıyı, gündemin altında ezilmeden, içinde de kalmadan üstünde tutmak lazım diye düşünüyorum:
Fert, millet ve devlet olarak birlikte yükselişimiz için dijital dünya ve diğer araç gereçler sadece doğru kullanılır; dijital dünya ve diğer araç gereçlerle kesinlikle yükselmek mümkün değildir; zirveye yaklaşılamaz bile. Ve çünkü dünya değişiyor, gerçek kayboluyor ve bir büyük savaş gizli açık devam ediyor.
Alanında başarılı olmuş şirketler incelendiğinde, aralarından sıyrılarak zirveye oturan ve orada kalan şirketlerin kullandığı temel prensipler, pergel metaforu çerçevesinde değerlendirilebilir. Pergelin sivri ucu sağlam olmadan ve sağlam bir zemine oturtulmadan diğer ucunun bir işe yaramadığı ilkokul seviyesinde bilinmesi gereken temel bir bilgidir.
Fert, millet ve devletlerin kadim bilgi, tarih, kültür, kabiliyet ve becerileriyle pergelin sivri ucunu, dijital ve diğer araç gereçlerse öbür ucunu ifade eder. Pergelin sivri ucu sağlam bir yere, zemine sağlam bir şekilde basmadan diğer ucunun savrulması beklenen bir durumdur. Hedeflenen yükseliş pergelin sivri ucunda, günün sabahında namazı camide kılanla, öğlesinde farklı yerde ayin yapanla, akşam mahzende Kur’an dışında farklı bir sonradan yazılan kutsal metin okuyanlarla olmaz, olamaz, olmamalı da. Çünkü bu tersine bir inişi, çöküşü hızlandırır. Asırladır yaşadığımız budur. Para sistemini yaklaşık yüzde yetmişini içine alan yaklaşık bir milyon kişi, bu topraklarda aynı anda, tek kimlikle, üç dinle, üç mümin olarak üç yüzle yaşıyor. Her şey sağlam bir temel üzerine bina edilirse ömürlük olur, yakın zamanlardaki depremler bize bunu öğretmiş olması gerekir. Uzak ve yakın tarihimizde bunu görüyoruz, biliyoruz, içinde yaşıyoruz.
Tarih bilinci neden bu kadar kritik? Kitap okuyanların ve/ya yazanların, okuduğu ve/ya yazdığı kitaplar kadar hayatları vardır. Okumayanların ve/ya yazmayanların tek bir hayatı vardır, sadece kendi zavallı hayatları. Kiminle otuyor, kalkıyor, birlikte yaşıyorsan; neye bakıyor, görüyor, dinliyor ve nasıl besleniyorsan ona dönüşürsün. Biz, adam yerleştirmeyi bırakıp, adam yetiştirmeyi ahlak haline getirdiğimiz de adam olacağız, millet olacağız, cihan devleti olacağız. Mesela mezun olan öğrencilere tarih dersinde ne öğrendiniz diye sorduklarında ‘savaşlar…’ demeleri, kadim tarihimiz adına çok acı ve çok manidar. Yeni Maarif modelle tarih dersi ne kadar değişir ne kadar özüne uygun yazılır ne kadar özüne uygun öğretilir ve öğrenilir iyi düşünmek gerekiyor.
Ustalığın temeli, erken yaşta, çocuklukta cesur adımlarla atılır; tarih bilici de öyle, din bilinci de… Sonradan olma, sonradan görme ile ustalık olmaz, işin olur ve biraz para kazanırsın. Atalarımız bundan dolayı, küçük yaşta öğrenilen iş, ömür boyu yoldaşın olur. Küçük yaştan itibaren ne izlersen, nasıl beslenirsen sen o olursun. Mimar Sinan böyle olursun, Dede Efendi böyle olursun…
Fikir olmayan kafalarda küfür bulunur! Bu minvalde söylemek gerekirse herkese her şeyi anlatmak zor! Daha farklı yollara aramak, farklı bir siyasi yol bulmak lazımdır. Çünkü siyaset; aynı şeyi herkese farklı bir dille anlatarak ikna etme ve inandırma sanatı olarak tanımlanır. Her yalana hemen inana aptal, yalanı ilk anda anlayana gün görmüş ve feraset sahibi abdal bundan dolayı denirmiş.
DEVAM EDİYOR…