Halının Sesi: Canan ile Nazar Değdi Dünyaya ve Göçün Dikişleri; yoksulluk, umut ve köklerle dolu dokuyu keşfeden dokunaklı hikaye.
Salt Beyoğlu’nda başlayan yeni sezon, Türkiye’de sanat eğitiminin alternatif bir yüzünü gündeme getiriyor. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü’ne bağlı Halı Atölyesi’nin birikimini ve bellek hattını bir araya getiren sergi, ziyaretçileri gazete kupürleri kaplı bir X-Ray cihazıyla karşılıyor; bu giriş, izleyiciye eleştirel bir yolculuğa davet ediyor.
Ucu ‘70’lere uzanan bir kök Halı Atölyesi, 1970’lerin sonlarında kuruldu ve 1990’larda Gülçin Aksoy’un öncülüğünde disiplinlerarası ve muhalif bir üretim alanına dönüştü. Aksoy’un sözü “Bir halıyı da dokuyabilirsiniz, bir fikri de” ifadesiyle dokumacılığın salt teknik bir uğraş olmadığını, toplumsal meseleleri dile getiren bir ifade biçimi olabileceğini gösteriyor. Sergide, yarım kalmış dokumalar, şiir dizelerinin atkı ve çözgülere işlendiği çalışmalar ve pankart estetiğini andıran halılar bu yaklaşımı somutlayan örnekler olarak öne çıkıyor.
Canan / Nazar Değdi Dünyama afiş serisi, serginin en vurucu parçalarından biri olarak dikkat çekiyor. Neon renkli görseller üzerinde yer alan sloganlar: “Kaç kurban daha?”, “Can veriyorum.” Altına eklenen “Erkeklerin sevgisi her gün üç kadın öldürüyor” cümlesi, şiddetin popüler kültür imgeleriyle nasıl normalleştiğini ortaya koyuyor. Nur Saygı’nın kırmızı zemindeki dört figürlü halısı ise, yere kapanmış adın figürleriyle çevresini saran dikenli tel desenini ve yüzeye basılan “Deport” damgasını kullanarak göçmenliğin dışlanması ve hayatta kalma mücadelesini hatırlatıyor.
Duvardaki “Gündem” yazısı, gazete kupürlerini yeniden görselleştiriyor; kırmızı damgalarla vurgulanan “Tercih”, “Yeter”, “Var” kelimeleriyle duvarlar adeta yeniden okunuyor. Aynı katta gazete rafında duran köpüklü sayfaların üzerinde duran “Sadede gel” etiketi ziyaretçileri karşılıyor.
Dev ponponu beraber yapıyorlar Sergi, izleyiciyi yalnızca izleyici konumunda tutmuyor; süreçte aktif bir katılıma davet ediyor. Ortada duran kasnak, bazen hazır bir ip yumağıyla, bazen duvardaki şeffaf kutulardan seçilecek renkli iplerle dolduruluyor. İp, çemberin içinden geçiriliyor, katman katman sarılıyor ve yumak bittiğinde yeniden başlanıyor. Talimatlarda yer alan uyarı ise şu: “İp doğarken yanınızdakilerle konuşabilirsiniz. Unutmayın, çembere ip dolamak ciddi bir iştir. Bu yüzden çok eğlenin.”