DOLAR
40,1704
EURO
47,0707
ALTIN
4.336,96
BIST
10.358,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
30°C
İstanbul
30°C
Açık
Pazar Açık
31°C
Pazartesi Açık
31°C
Salı Parçalı Bulutlu
32°C
Çarşamba Açık
32°C

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Eryurt’tan 1927’den Günümüze Nüfus Gelişimi ve Gelecek Öngörüleri

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Eryurt’tan 1927’den günümüze nüfus gelişimi ve gelecek öngörüleri üzerine detaylı analiz.

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Eryurt’tan 1927’den Günümüze Nüfus Gelişimi ve Gelecek Öngörüleri
11.07.2025 16:00
A+
A-

1927’de Türkiye ve Dünya Nüfus Sayımları

Türkiye’de gerçekleştirilen ilk nüfus sayımı 1927 yılında yapılmış ve bu dönemde ülke nüfusu yaklaşık olarak 13 milyon, dünya genelindeki toplam nüfus ise yaklaşık 2 milyar seviyesindeydi. O tarihten günümüze, Türkiye’nin nüfusu önemli ölçüde artarak 85 milyonu aşarken, dünya nüfusu ise 8 milyar sınırını geçerek yaklaşık 4 kat büyümeyi başarmıştır. Bu gelişmeler, nüfusun dinamiklerindeki değişimin küresel ve yerel etkilerini gözler önüne sermektedir.

Türkiye’nin Nüfus Dinamikleri ve Demografik Değişimler

Türkiye’nin nüfusunun 54 milyona kadar gerileyebileceğine dair öngörüler

Prof. Dr. Eryurt, Türkiye’nin demografik yapısını köklü biçimde değiştiren temel faktörlerin başında, doğum oranlarındaki ani ve dramatik düşüşlerin yer aldığını belirtti. 1960’ların ortalarına kadar ortalama 6 çocuk seviyesinde olan doğurganlık hızının, hızla azalmaya başladığını vurguladı. Bu değişimin Batı ülkelerindeki uzun zaman dilimlerine yayılan süreçlere kıyasla, Türkiye’de oldukça kısa bir sürede gerçekleştiğine dikkat çekti.
Örneğin, İngiltere’de doğum oranının 6’dan 1,5 seviyesine düşmesi yaklaşık 200 yıl sürerken, Türkiye’de bu dönüşüm yalnızca 60 yılda tamamlandı.

Prof. Eryurt, doğurganlık hızındaki bu dramatik azalmada ekonomik, sosyal, kültürel ve biyolojik faktörlerin yanı sıra kentleşme, sanayileşme, eğitim seviyelerinin yükselmesi, yaşam tarzındaki değişimler, yeni değerler ve normların benimsenmesi gibi unsurların etkili olduğunu dile getirdi. Ayrıca, aile odaklı geleneksel değerlerin yerini bireysel ve modern değerlere bırakmasının, bu dönüşümde önemli bir rol oynadığını belirtti.

Geleceğe yönelik öngörülerde, doğum oranlarının önemli bir belirleyici olduğunu vurgulayan Eryurt, en güncel verilerin toplam doğurganlık hızının 1,48 çocuk olarak açıklandığını, özellikle büyük şehirlerde bu oranın 1,2’ye kadar düştüğünü ifade etti. İstanbul’da, Ankara ve İzmir’de ise doğum oranlarının 1,2’nin altında seyrettiğini belirtti. Ayrıca, yükseköğrenim gören kadınların doğum oranlarının daha da düşük, yaklaşık 1,2 çocuk civarında olduğunu sözlerine ekledi.

Gelecek Nesillere Yönelik Nüfus Projeksiyonları ve Yaş Yapısı Değişimi

2050 ve sonrası için nüfus ve yaş yapısı projeksiyonları

Prof. Eryurt, farklı senaryolara göre hazırlanan projeksiyonların, Türkiye’nin nüfusunun devam eden azalma eğilimiyle 1,2 seviyelerine gerileyebileceğine işaret etti. Orta senaryoya göre, Türkiye’nin toplam nüfusu 93 milyon civarında büyüyecek ve daha sonra azalmaya başlayarak 2100 yılında yaklaşık 70 milyon seviyesine düşecek. Düşük doğurganlık senaryosu ise, nüfusun hiç 90 milyonu aşmayacağını ve 2100’de 54 milyon civarında olacağını öngörmektedir.

Bu nüfus değişiklikleriyle birlikte, yaş yapısında kayda değer değişimler yaşanmıştır. Türkiye’de 65 yaş üzeri nüfus oranı, geçtiğimiz yıllarda %10’u aşmış ve bu oranla, ülkenin ‘çok yaşlı’ ülkeler kategorisine girmesine neden olmuştur. Günümüzde yaklaşık her 10 kişiden biri 65 yaş ve üzerindedir. Projeksiyonlar, 2050 yılında nüfusun dörtte birinin, 2075’te ise üçte birinin, 2100 yılında ise her 10 kişiden 4’ünün 65 yaş ve üzerinde olacağını göstermektedir.

Aile Yapısında ve Sosyal Dinamiklerdeki Dönüşüm

Çocuk sayısı, hane yapısı ve aile içi roller

Doğurganlık hızındaki düşüş, aile yapılarında ve yaşam biçimlerinde önemli değişikliklere yol açmıştır. Türkiye’de yaklaşık her beş hanelerden biri tek kişilik olup, tek ebeveynli hanelerin oranı %10’u aşmıştır. Bu eğilim, zamanla daha da belirgin hale gelmektedir. 1950’lerde ortalama hane halkı büyüklüğü 6 iken, 2000’lerin başında 4’e, şu anda ise 3’e gerilemiştir. Gelecek projeksiyonlar, ortalama hane halkı büyüklüğünün daha da azalacağını göstermektedir. Bu değişimler, aile tiplerini ve yaşam tarzlarını köklü biçimde etkilemektedir.

Boşanma Oranlarındaki Artış ve Aile Dinamiklerindeki Değişim

İstatistikler ve yeni aile rolleri

Prof. Eryurt, evlilik ve boşanma oranlarındaki eğilimlere de değindi. Günümüzde, her 10 evlilikten yaklaşık 3’ü boşanmayla sonuçlanmakta olup, bu oran son yıllarda belirgin bir artış göstermektedir. 2020’den itibaren, her 10 evlilikte 3 boşanma gerçekleştiği gözlenmektedir. Bu durum, tek ebeveynli ailelerin sayısında artışa ve aile içi rollerin farklılaşmasına neden olmaktadır. Farklılaşan roller, zaman zaman çatışmalara yol açmakta ve yeni bir denge arayışını zorunlu kılmaktadır. Ayrıca, ilk evliliklerin yaş ortalaması 30’lu yaşlara yükselmiş, ilk doğum yaşları da artış trendindedir ve birçok doğum 30 yaş üzerinde gerçekleşmektedir.

Çözüm ve politika önerileri kapsamında, Eryurt, bütüncül ve sürdürülebilir yaklaşımların benimsenmesi gerektiğine dikkat çekti. Hükümetin, erken yaşta evlilikleri teşvik etmek amacıyla uygulamaya koyduğu evlilik kredisi ve doğum teşvikleri gibi politikaların önemli olduğunu vurguladı. Ayrıca, doğum izin sürelerinin uzatılması ve aile planlaması konularında alınan önlemlerin, toplam doğurganlık hızını artırmaya yönelik olumlu etkiler yaratabileceğine işaret etti.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.