Güvenç Abdal ve Taşlıca Köyü’nün Anadolu’daki İslamlaşma yolculuğunu anlatan etkileyici bir keşif.

Güvenç Abdal, Ahmet Yesevi Tekkesi’nden Anadolu’ya uzanan yolculuğun önemli figürlerinden biri olarak Taşlıca köyüne yerleşti. Taşlıca, Gümüşhane’nin Kürtün ilçesinde bulunur ve Abdal’ın burada sürdürdüğü yaşam günümüze dek süregelen izlerle doludur. Taşlıca’da bulunan ev ve mescit, Abdal’ın mirasıyla anılan bir kültürel alan olarak öne çıkar.
Taşlıca köyünde inşa ettiği mescit, 1800’lü yıllarda onarımdan geçti ve hâlâ ibadete açık durumdadır. Bu mescidin yanında bulunan temsili mezarda, Ahmet Yesevi’den kalan dini gelenekler ve kutsal aktarımlar, bölgenin dini ve kültürel dokusunu güçlendirdi. Mirasın korunması için torunları ve yakın nesiller tarafından titizlikle muhafaza edilen eşyalar arasında, kılıç ve zırh gömleği gibi tarihi emanetler de yer alır.
Bilim insanlarının karbon testleriyle kılıç ve zırh gömleğinin 1300’lü yıllara ait olduğu kesinleşti. Bu değerli parçaların, 1915 Rus Harbi nedeniyle güvenlik amacıyla toprağa gömülmüş olması bugünkü korunmuşluklarının temel nedeni olarak gösterilir. Fatih Sultan Mehmet döneminde verilen tekke beratı ve sonraki süreçte tekke ile zaviyelerin kapatılmasına kadar, Güvenç Abdal Ocağı uzun yıllar boyunca toplulukların kaynayan kazanlarının bulunduğu bir merkez hâline geldi.
Taşlıca’da yaşayan İsmail Güvendi, Abdal’ın Anadolu’nun İslamlaşması ve Türkleşmesi sürecindeki rolünü şu sözlerle özetledi: “Anadolu’nun kapılarının açılmasından sonra İslamlaşmada ve Türkleşmede öncü bir rol oynamıştır.” Abdal’ın asıl adı Halil Derviş olarak bilinir. 1250’li yıllarda buraya gelerek mescidini kurmuş ve bölgenin İslamlaşmasına yön veren bu geleneğin mimarı olmuştur. Bölgenin fethedilmesinde de önemli katkılar sunan Abdalın yol arkadaşı olarak Çağırgan Baba’nın adıyla anlatılan rivayetler de anlatılır.
“700 YILDIR BU KILIÇ VE ZIRHİ KORUYORUZ” ifadesiyle Kemal Güvendi, kılıç ve zırhın karbon testleriyle 700 yıllık bir geçmişe sahip olduğunun altını çizdi. Emanetler, kuşaklar boyunca korunmuş, 1915 muhacirlik sürecinde toprak altına alınmış ve dönemin koşulları gereği yine çıkarılmıştır. Zamanla bazı parçaların zarar gördüğü gibi, parçalara yönelik talep ve koparma olayları da yaşanmıştır. Bu yüzden artık parça verilmediği yönünde karar alınmıştır. Kılıçlar, savaş alanlarında kullanılmaktan çıkmış ve artık gönül kılıcı olarak anılmaktadır; insanlar arasındaki barış ve güven duygusunu simgeleyen bir anlam taşımaktadır.