Ve dönüp bakarsın…
Kalabalığın yerinde sadece gölgen vardır.
Sessiz, ama hâlâ orada.
Bir tek o, şart koşmadan yanında durur.
Kalabalıklar içinde yapayalnız!
Hayat, ilk bakışta renkli bir masal gibi gelir insana…
Etrafında insanlar, gülüşler, kutlamalar, tebrikler…
Sanırsın ki sevenin çok.
Sanırsın ki dostun çok.
Sanırsın ki dert ortağın, sırdaşın çok.
Birlikte yemek yediğin masalar dolar taşar, sohbetler derinleşir, sana atılan mesajlar yetişmez cevap vermeye…
Ve sen güven içinde şöyle dersin:
‘Ben yalnız değilim. Benim arkamda koca bir kalabalık var!’
Ama hayat, dost ile tanıdık arasındaki farkı göstermekte ustadır.
Bir gün gelir, hiç beklemediğin bir şey olur.
Belki bir kayıp yaşarsın, belki bir yanlış anlaşılma…
Belki de hayatın sana sunduğu bir sınavdır bu.
İşte o an başlar sessizlik…
Telefonun susar, mesajlar kesilir, omzuna vuran eller çekilir.
O hep gülen yüzler yoktur artık.
Sana en çok yakın görünenler bile, sanki buhar olup uçmuştur.
Ve dönüp bakarsın…
Kalabalığın yerinde sadece gölgen vardır.
Sessiz, ama hâlâ orada.
Bir tek o, şart koşmadan yanında durur.
O gün anlarsın ki dostluk, iyi günlerde alkış tutmak değil; kötü günlerde yanına oturup susabilmektir.
Gerçek dost, seni savunmak için ortada olur; iyiliğini kendi iyiliği gibi görür, yükünü omuzlar. Diğerleri ise sadece iyi gün seyircisidir.
Üzülme…
Çünkü yalnızlık bazen, sana kalabalıklardan daha çok şey öğretir.
Kimin gerçekten dost, kimin sadece yol arkadaşı olduğunu görürsün…
Ve gölgen, sana sessizce fısıldar:
‘Ben hep buradayım… Ama artık yanına gelenleri iyi seç.’