Fenerbahçe ve Mourinho dönemi üzerine detaylı analizler, başarılar ve gelecek öngörüleriyle ilgili kapsamlı düşünceler. Kulüp tarihine yeni bir bakış.
Fenerbahçem diyorum, bu takımı tutmamın ya da gönül vermemin ötesinde, bir Türk takımının nasıl bir elin oyuncağı haline getirildiğine tanıklık etmektir bu. Artık bu durum, adeta bizimle alay eder hale geldi. Çünkü, elinde güçlü bir sözleşme olan bir teknik adam, kovulsa bile maddi kayıplar yaşamadan devam edebiliyor. Mourinho’nun yaptığı hatalar, burada uyguladığı ucube kadrolar ve aldığı sonuçlar, onun itibarıyla birlikte kulübün de prestijini zedeliyor. Kulüp yönetimi ise, bu durumu kurtarmanın telaşıyla ona tek bir laf dahi edemiyor, edemiyor çünkü korkuyorlar.
Sen pek fark etmedin ama, çok şey kaybettik, Señor Mourinho… Fenerbahçe, sahip olduğu sayısız değeri kaybetti. Gücünü, aldığı kötü sonuçlar ve hatalı kadrolarla kaybetti. Derbilerde yenik ayrılarak gururunu, itibarını ve inancını yitirdi. Ancak kaybedilenler sadece bunlar değil; en acısı geleceğimizin de karartılmasıdır. Bugün, yeni nesil arasında Galatasaraylılar çoğunlukta görünüyorsa, çocuklar Icardi sevinciyle coşup Osimhen maskeleri takıyorsa, bunun sorumlusu sizsiniz. Atadan, babadan Fenerbahçeli olup da okula boynu bükük giden evlatların hayallerinin katili de sizsiniz.
“Bir anlamda başarılı oldum” diyerek, dünyaya Türkiye Ligi’nin nasıl bir lig olduğunu gösterdiğinizi iddia ediyorsunuz. Keşke, futbolu düzgün oynatıp, fırsatları hak ederek değerlendirip, ardından “şerefli ikincilik”le gururlanabilseydiniz. Ama siz, Türkiye Ligi’nin ne kadar zorlu ve çekişmeli olduğunu göstermediniz, gösteremediniz. Mourinho’nun artık demode, bitmiş ve çökmüş bir teknik adam olduğunu da ispat ettiniz. Aslında, buraya gelirken birçok kişi bunu biliyordu; ama sizin koltukta oturanların yaldızlı görünümüne aldanıp, gözleri kör olmuştu.
Başkan Ali Koç, “Denize düşen, yılana sarılır” misali, son hamlesini sizinle yaptı. “Daha ne yapabilirim?” diyerek Portekizceye çevrilebilecek şekilde, görevi devraldı. Böyle bir ortamda, taraftarlar için Mourinho, “Ben de olsam gelmem” diyebiliyor. Fenerbahçe’nin taraftarını, tanımış olsaydı, belki de bu kadar tepki göstermezdi. Ancak, sadece Fenerbahçe değil, Galatasaray ve Beşiktaş taraftarları da aynı tutkuyla bağlıdırlar takımlarına. Kocaelilisi, Bursalısı, Eskişehirlisi, her biri, takımlarının yanında durmaya, zorluklara rağmen birbirine destek olmaya devam ediyorlar.
Türkiye’nin nasıl bir lige sahip olduğunu göstermekle övünüyorsunuz ya, keşke önce siz öğrenebilseydiniz. Çünkü, bu lig, sadece futbol değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi, bir tutku ve bir birliktelik meselesidir. Ve bu tutku, gerçek taraftarların kalbinde hep canlı kalacaktır, ne kadar zor durumda olursa olsunlar.