Ev Ekonomisinde Adalet ve Ekonomik Şiddet: Yargıtay Kararlarına Göre Kusur ve Paylaşım

Antalya’da yaşayan bir kadının, eşinin kendisine yönelik fiziksel şiddet iddiası ve ev içindeki yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle açılan boşanma davası süreci, taraflar arasındaki çatışmayı daha da derinleştirdi. Kadın, akşam yemeklerine katılmama gibi tutumların aile birliğini zedelediğini öne sürerken; erkek, çalıştığına rağmen giderleri tek başına karşılamak zorunda kaldığını savundu. Dava ilerledikçe taraflar arasında karşılıklı şikâyetler çoğaldı ve süreç karmaşık bir hal aldı.

Boşanma, nafaka ve ev ekonomisine katkı konularında yaşanan tartışmaya Arabulucu Avukat Elif Yazıcı, Milliyet.com.tr için tüm ayrıntılarıyla açıklık getirdi. Kadının tazminat aldığı, erkeğin ise sonunda haklı bulunduğu süreçte mahkeme, başlangıçta kadını kusurlu bulmuş ve 40 bin lira tazminat ödenmesine hükmetmişti. Ancak İstinaf ve ardından Yargıtay aşamalarında kararlar değişti; yeniden değerlendirme süreci, kadının kazandığı gelirin ev ekonomisine katkısını nasıl ele aldığına dair farklı bakış açılarını gündeme taşıdı.

Yargıtay’ın son kararında, kazandığı parayı kendisi için harcayan kadının kusurlu bulunması, yerel mahkemenin önceki kararlarını etkiledi. Bu durum, ekonomik katkının sadece maddi olarak değil, ev içindeki emek ve düzenlemelerle de ölçülmesi gerektiğini işaret eden yorumları da beraberinde getirdi.

Ekonomik şiddet ve katkının paylaşımı konusunu değerlendiren Arabulucu Avukat Elif Yazıcı, evlilik birliğinde her iki tarafın da yükümlülüklerini yerine getirme zorunluluğuna vurgu yaptı. Eşler, gelirlerini evin giderlerine katılma konusunda eşit derecede paylaşmalı; fakat ev içi emek, çocuk bakımı gibi maddi olmayan katkılar da dikkate alınmalı diye konuştu. Yazıcı’ya göre, ekonomik şiddet yalnızca paraya el koyma veya harcamaları kısıtlama olarak algılanmamalı; karar alma süreçlerinden eşlerin dışlanması, finansal özgürlüğün kısıtlanması gibi durumlar da bu kapsamdadır.

Bu davada başlangıçta kadına yöneltilen kusurun, toplumun ekonomik dengeyi bozacak bir tabloyu yarattığı yönünde yorumlandığı, ancak kararlar bütünü incelendiğinde her iki tarafın da kusurlu bulundukları durumda giderek netleştiğini belirtti. “Kararın amacı, eşlerin gelirlerini evlilik birliğinin giderlerine nasıl kattıklarına bakmaktır. Sadece kazançlı olmak yeterli değildir; bu gelirlerin ortak yaşam için nasıl kullanıldığı da kritiktir.” dedi Yazıcı.

Nafaka meselesi ve kusur kavramı bağlamında da değerlendirme yapan avukat, kusursuzluk ilkesinin nafaka konusunda belirleyici bir rol oynadığını hatırlattı. Birlikte yaşanan süre boyunca tedbir nafakası farklı, boşanma sonrasındaki yoksulluk nafakası ise bağımsız bir yükümlülüktür diye ekledi. Yazıcı, evlilik sürerken elde edilen gelirlerin ortak giderlere katkısı konusunun, sadece kadının ya da erkeğin tekeline bırakılamayacağını vurgulayarak, tarafların mali düzenlemelerinin karşılıklı rıza ve yazılı sözleşme ile güçlendirilmesinin faydalı olacağını söyledi.