Erdoğan: Uluslararası duruş ve çok boyutlu diplomasinin Türkiye Yüzyılına doğru barış ve güç katacağı vizyonunu vurguluyor.

Devletin istişare geleneklerine vurgu yapan söylemle başladığımız konuşmada, devlet aklının deneyimlerden süzülen bir uygulama olarak nasıl işlediğini hatırlattık. 2008’den bu yana süregelen konferanslarımız her yıl farklı bir tema üzerinde yoğunlaşıyor ve 16’ncı Büyükelçiler Konferansı’nın barış, istikrar ve refah odaklı dış politika hedeflerini taşıdığına dikkat çekildi.
Güncel küresel tabloya bakıldığında, insan hakları ve küresel adalet gibi kavramların daha görünür hale geldiğini, olayların insani krizleri derinleştirdiğini gördüğümüz ifade edildi. Geçmiş yüzyılın ilk yarısında yaşanan savaştan sonra kurulan küresel yönetişim mimarisinin, soykırımların ve insanlık suçlarının önüne geçebilmek için çabaladığını ancak bunun tam anlamıyla başarıya ulaşamadığı belirtildi. Bu bağlamda Ruanda, Bosna, Irak ve başka bölgelerde milyonlarca insani trajedinin yaşanmasına işaret edildi.
Gazze ve Suriye konularında yaşanan insanî krizlere değinilerek, 600 binden fazla Suriyelinin hayatını kaybettiği ve milyonlarcasının ülkelerini terk etmek zorunda kaldığı hatırlatıldı. Medyanın etkisiyle artan ırkçı saldırıların unutulmadığı da vurgulandı. Gazze’de 70 binden fazla Filistinlinin hayatını kaybettiği ve yüzbinlerce insanın yaralandığı ifade edilirken, yerleşim alanlarının hasarı ve sivillerin karşı karşıya kaldıkları zorluklar dile getirildi. Şu anda Gazze’de ve dünya genelinde insani yardımların kesintisiz şekilde ulaştırılması için çalışmalar sürüyor.
Türkiye’nin bölgesel rolü konusunda ise ekonomisi, savunma sanayisi ve diplomatik kapasitesiyle güçlü bir aktör olarak konumunu sürdürmesi gerektiği belirtildi. İç politikada ortaya konulan hedefler doğrultusunda, dış ilişkilerdeki hareketliliğin ve stratejik adımların bir bütünlük içinde yürütülmesi talebi öne çıktı. Türkiye’nin küresel arenadaki ağırlığını artırma yönündeki çabalarının, vatandaşlarına yönelik destek ve güvenlik hizmetlerini güçlendirdiği ifade edildi.
Güçlü iş birliklerinin sürdürülmesi gerekirken, özellikle Suriye konusunda barışçıl çözümler veHUD-İnsani yardım çabalarının artarak devam edeceği vurgulandı. Suriye’de terör örgütleri karşısında verilmesi gereken mücadeleyle birlikte, ülkenin toprak bütünlüğünü korumak ve yeniden entegrasyon sürecini desteklemek için çalışıldığı belirtildi. Türkiye’nin bölgesel istikrar için rolünün önemi ve bu kapsamda atılacak adımların izleneceğine işaret edildi.
Karadeniz başta olmak üzere uluslararası taşımacılık için güvenli seyrüseferin hayati önemde olduğu belirtilerek, saldırıların hangi taraflar için de fayda sağlamayacağına dikkat çekildi. Rusya-Ukrayna çatışması çevresinde kurulan diyalog ve İstanbul süreciyle elde edilen insani kazanımların önemine vurgu yapıldı. Enerji ve ticarî iş birliğinin, güvenliğin ve istikrarın bir arada yürütülmesi gerektiği ifade edildi.
Karadeniz’deki karışıklıkların yaratacağı tedarik zinciri tehditlerinin altı çizildi ve tarafların karşılıklı olarak dikkatli hareket etmesi gerektiği belirtildi. Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barış yönündeki yakınlaşma süreciyle ilgili olarak, diyalog yoluyla normalleşmenin sürdürülmesi gerektiği ve gelecek yıl bazı sembolik adımların atılabileceği kaydedildi.
Savunma sanayi ve küresel sorumluluklar konusunda, Türkiye’nin dünyanın en büyük savunma ihracatçılarından biri olduğu vurgulandı. Vatandaşların yurt dışındaki güvenliğini sağlamak, haklarını savunmak için büyükelçiliklerin yoğun çaba gösterdiğine dikkat çekildi. Ekonomi ile dış politikayı ayırmanın mümkün olmadığı, ihracat rakamlarının Türkiye’nin küresel konumunu güçlendirdiği aktarıldı. Turizm gelirleri ve dış ticaretin doğrudan savunma sanayii hedefleriyle ilişkili olduğu hatırlatıldı. 2028 hedefleri arasında savunma ve havacılık ihracatını 11 milyar dolara çıkarmak ve dünyanın ilk 10 ihracatçısı arasına girmek yer alıyor.
İlk kadınlar ve çocuklar gibi toplumsal fayda odaklı programlar kapsamında sıfır atık girişiminin uluslararası ölçekte örnek teşkil ettiği, COP31’in Antalya’da düzenleneceği ve NATO toplantılarının da Türkiye’de toplanacağı bildirildi. Dışişleri Bakanlığı’nın yeni binasıyla diplomasi geleneğini yansıtacak köklü bir yapı olarak yükseldiği ifade edildi. Bu süreçte 2025 yılı için planlanan yurt dışı ziyaretler, lider görüşmeleri ve temas sayılarının rakamsal olarak paylaşılmasıyla, milli hedeflere yönelik yoğun bir çalışma temposu sergilenmekte olduğunun altı çizildi.
Son olarak, hangi hedefler doğrultusunda hareket edildiği ve Türkiye Yüzyılı vizyonu için atılan adımların kararlılıkla sürdürüleceği belirtildi. Aşkla koşan, yorulmadan çalışacak bir şekilde, millete hizmet etmenin öncelikli görev olduğuna vurgu yapılarak konuşma tamamlandı.