Asıl zafer,
çocuklarımızın zihinlerinde ve
gönüllerinde kazanılacaktır.
“Bugün milyonlarca öğrenci yeni bir eğitim yolculuğuna başlıyor.”
Yeni eğitim öğretim yılımız hayırlı olsun.
Bazen uzaklara dalarım. Çocukluğumun ilkokul yılları gelir gözümün önüne. Tebeşirin tahtada bıraktığı iz, öğretmenin sesindeki vakar, okul bahçesinde yankılanan çocuk kahkahaları… Aradan tam elli yıl geçti. Lakin içimde hep aynı sızı, hep aynı özlem: Eğitimle yükselecek bir millet düşü.
Yıllardır bu topraklarda en çok dile getirdiğimiz hakikat şudur:
Ülke olarak, millet olarak ayağa kalkacaksak, bu ancak ve ancak eğitimle mümkündür.
Ama ne çare… Son yıllarımı düşündüğümde, gönlüm hüzünle dolar. Onca gayret, onca proje, onca heves… Çoğu defa kâğıt üzerinde kalmış, çoğu defa günübirlik politikaların gölgesinde heba olmuştur.
Çocuklarımız yoğun ve uzun bir sürecin ağırlığı altında eziliyor; hayallerini değil, puanlarını yarıştırıyor. Öğretmenlerimiz meslek onurunu taşımak yerine, çoğu zaman ekonomi derdiyle boğuşuyor. Aileler, evlatlarını geleceğe hazırlamanın umuduyla her gün daha da tükeniyor. Ve biz, bir millet olarak hâlâ aynı soruyu soruyoruz: “Onca gayret boşa mı gitti?”
Evet, boşa gitmemesi için bir şeyler yapılmalı. Eğitim sadece müfredat değişikliğiyle düzelmez. Eğitim, sadece sınav sistemini değiştirmekle ayağa kalkmaz. Eğitim, öncelikle bir vizyon meselesidir. Bir ideal, bir ufuk, bir hayal meselesi… Çocuklarımızı kalıplara hapsetmek değil, onların gönüllerini ve akıllarını özgürleştirmekle mümkündür.
Bugün Millî Eğitim Bakanlığı’nın önünde belki de tarihin en büyük sorumluluğu duruyor:
Eğitimi günübirlik tartışmalardan çıkarıp, kalıcı bir devlet politikası hâline getirmek. Çünkü her gelen bakan kendi damgasını vurmak için değil, ülkenin geleceğine ışık tutmak için görevdedir. Çocuklarımızın geleceği, hiçbir siyasi hesaplaşmanın, hiçbir makam hırsının konusu olmamalıdır.
Unutmayalım:
Bir milletin ordusu güçlü olabilir, ekonomisi sağlam olabilir, diplomasisi ustaca kurulabilir. Ama eğer eğitimi köklü ve sağlam değilse, bütün bunlar bir gün dağılır gider.
Asıl zafer, çocuklarımızın zihinlerinde ve gönüllerinde kazanılacaktır.
Ey MEB, ey ülkenin yöneticileri…
Bu ses bir feryat değil, bir uyarıdır.
Eğitimin sessiz çığlığını artık duymanın, günü kurtarmak için değil, yarını inşa etmek için harekete geçmenin vaktidir.
Millet olarak bizlerin yüreği hâlâ aynı inançla atıyor:
Ayağa kalkacaksak, eğitimle kalkacağız.
Ve Rabbim nasip eder mi bilmem, ama gönlüm hâlâ şu dua ile yanıp tutuşuyor:
Bir gün bu ülkenin çocukları, sadece sınav sorularıyla değil, erdemleriyle, bilgileriyle, ufuklarıyla konuşulsun.