2023 yılında Dolar Endeksinin gelişimi ve küresel ekonomiye etkilerini inceleyen detaylı analiz ve öngörüler. Ekonomik trendleri yakından takip edin.
Bu yılın ilk yarısında, doların diğer temel para birimleri karşısındaki değeri önemli ölçüde azalarak %11’in üzerinde bir düşüş gösterdi ve 97 seviyesine geriledi. Bu, 1973’ten bu yana ilk kez gerçekleşen ve yılın en kötü başlangıcı olarak kayıtlara geçen bir performanstır. Dolar endeksi, 2 Nisan’da ABD Başkanı Donald Trump’ın gümrük tarifelerini açıkladığı tarihten itibaren yaklaşık %7’lik bir değer kaybına uğradı. Bu gelişmeler, küresel yatırımcıların dolar güvenini zayıflatırken, uluslararası finans sisteminde yeni belirsizliklerin doğmasına neden oluyor.
Küresel ölçekte, Trump yönetiminin uyguladığı politikalar ve artan jeopolitik gerilimler, merkez bankaları ve yatırımcıların dolardan uzaklaşmasına yol açmakta. Bu durum, altın, euro ve Çin yuanı gibi alternatif varlıklara olan ilgiyi artırmakta ve piyasalarda yeni dinamikler yaratmaktadır. Trump’ın, ABD’nin ihracatını desteklemek amacıyla doların değerini düşürme yönündeki adımları, yıl başından bu yana avro karşısında %12’den fazla değer kaybına neden oldu. Bu gelişme, ABD’nin dış ticaret açığını azaltmaya katkı sağlarken, aynı zamanda yüksek bütçe açıkları nedeniyle borçlanma maliyetlerini de yükseltmekte.
Çin, para birimi yuanın değerini dolar ile sıkı bir şekilde ilişkilendirmekte ve böylece ihracat fiyatlarını rekabetçi seviyelerde tutmayı hedeflemektedir. Bu politika, Çin’in önemli ihracat pazarlarında avantaj sağlamasına olanak tanımaktadır.
BRICS ülkeleri – Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika – ticari işlemlerinde dolar kullanımını azaltmaya yönelik girişimlerini hızlandırdı. ABD Başkanı Trump, 8 Temmuz’da yaptığı açıklamada, BRICS’in “doları ortadan kaldırmaya çalıştığını” iddia ederek, bu girişimlere karşı sert tepki gösterdi.
Resmi Parasal ve Finansal Kurumlar Forumu (OMFIF) raporuna göre, merkez bankalarının yaklaşık %70’i ABD’deki siyasi ve ekonomik gelişmelerden endişe duymakta. Katılımcıların %16’sı, önümüzdeki 12-24 ay içinde avro ve altın rezervlerini artırmayı planladıklarını belirtti. Aynı zamanda, %32’lik bir kesim, altın rezervlerini artırma hedefini ortaya koyuyor. Bu gelişmeler, merkez bankalarının uluslararası rezervlerde farklılaşma stratejileri geliştirdiğine işaret ediyor.
Trump’ın mali politikalarına ilişkin belirsizlikler, kamu harcamalarının kısıtlanması vaatlerinin yerine getirilmemesi ve dış politikanın daha fazla maliyet yükü getirmesi, yabancı yatırımcıların ABD piyasalarından uzaklaşmasına neden olabilecek temel faktörler arasında yer alıyor.
Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde, doların zayıflamasıyla birlikte euroyun uluslararası arenada daha etkin bir rol üstlenebileceğine işaret etti. Lagarde, Berlin’de düzenlenen “Parçalanmış Dünyada Avrupa’nın Rolü” başlıklı forumda yaptığı konuşmada, “Küresel düzenin temelini oluşturan çok taraflılık zayıflıyor, doların üstünlüğü sorgulanıyor. Bu ortamda, euro ve diğer alternatif para birimlerinin güçlenmesi kaçınılmaz görünüyor.” dedi.
Lagarde, euroyun uluslararası finansmanda daha etkin bir şekilde kullanılmasının, bölgeye daha düşük finansman maliyetleri, döviz kuru dalgalanmalarının azalması ve yaptırımlar karşısında daha güçlü bir koruma sağlayacağına vurgu yaptı.
Çin Merkez Bankası Başkanı Pan Gongsheng, 18 Haziran’da yaptığı açıklamada, küresel döviz ve finansal sistemlerde reform beklentilerini dile getirdi. Gongsheng, “Tek bir ülkenin para birimine dayalı sistemlerin riskleri büyük. Çok kutuplu, birkaç büyük para birimine dayanan yeni bir yapıya ihtiyaç var,” diyerek, bu yönelimlerin küresel ekonomik istikrar açısından önemli olduğunu belirtti.
ABD’deki mali ve düzenleyici sorunların, küresel finansal kriz riskini artırabileceğine dikkat çeken Gongsheng, bu sorunların tüm dünya ekonomisini etkileyebileceğini ifade etti. Bu bağlamda, alternatif para birimlerinin güçlenme potansiyeli olsa da, doların uluslararası alandaki hakimiyetinin devam ettiği görülüyor.
ABD’nin toplam kamu borcu şu anda yaklaşık 37 trilyon dolar seviyesinde ve önümüzdeki yıllarda bu rakamın 47 trilyon doları aşması bekleniyor. Faiz ödemeleri, federal gelirlerin yaklaşık %20’sini oluşturmakta. Bu yüksek borç ve faiz yükü,ABD tahvil piyasalarının ve doların küresel konumunun uzun vadede sorgulanmasına yol açıyor.
Elon Musk, Trump’ın son bütçe politikalarını sert biçimde eleştirerek, aşırı borçlanma ve mali disiplinsiz politikaları hedef aldı. Ayrıca, ABD’nin dolar destekli stabilcoin’lere ilişkin yeni düzenlemeleri, doların global ölçekte “dijital para” olarak kullanılmasını ve daha geniş kullanıcı tabanına ulaşmasını amaçlıyor. Bu adımlar, ABD’nin borç yönetiminde yeni araçlar geliştirmesine imkan tanıyabilir.
Trump’ın ticaret politikaları ve ithalat fazlalarını azaltma stratejisi, güçlü dolar savunusu ile zayıf dolar avantajlarını bir arada kullanmaya çalışan çelişkili bir yaklaşımı yansıtıyor.
Washington merkezli Brookings Enstitüsü’nden Robin Brooks, ABD’nin artan borç seviyesine ve ekonomik risklerine dikkat çekerek, “Doların yerini alabilecek güçlü bir alternatif henüz ortaya çıkmadı. Bunun temel nedeni, başka bir para biriminin küresel finans piyasalarında yeterince kabul görmemesi” ifadelerini kullandı.
Çin yuanının devlet kontrolünde olması ve uluslararası kabul görme oranının sınırlı olması, euroyun ise bölge içi borç sorunları nedeniyle sınırlandırılmış durumda. Buna rağmen, doların zayıflaması gelişmekte olan ülkeler için önemli bir rahatlama kaynağı sağlar. Özellikle, Türkiye, Şili, Mısır, Macaristan, Mısır ve Kolombiya gibi ülkeler, doların değer kaybından faydalanarak yerel piyasalarında yeni fırsatlar yakalamaktadırlar.
Son analizlere göre, doların değer kaybetmesi, gelişen piyasa para birimlerini ve yerel tahvil piyasalarını destekleyebilir. Bu ortamda, altın ve diğer güvenli liman varlıklarının önemi artarken, gelişmekte olan ülkeler de yeni ekonomik fırsatlara kapı aralamaktadırlar.