Doğu Akdeniz’de Sumud ve Türk Deniz Varlığına odaklanan analiz: koordineli müdahale ve bölgesel varlığın etkili vurgusu.
Filodaki gemilerden bazıları, geçen hafta çarşamba günü İsrail’e ait olduğu tahmin edilen dron sistemleriyle taciz edildi. Ardından Adagio isimli teknenin Yunanistan’a 50 mil mesafede arızalandığı bildirildi; bölgedeki Türk savaş gemisi iletişim kurarak yardım talebinde bulunan gemiye destek sağlaması için bir Türk yük gemisini yönlendirdi. Yük gemisinin personelinin yardımıyla arıza giderildi. Dün sabah saatlerinde filodaki Johnny M adlı tekneden yardım çağrısı geldi ve tekne Girit Adası, Kıbrıs Adası ile Mısır üçgenini kapsayan alanda bulunuyordu. Su almakla karşı karşıya kalan yolcular, Türkiye’nin koordinasyonu eşliğinde güvenli bir şekilde tahliye edildi. Küresel Sumud Filosu’nun tahliye süreçleriyle ilgili olarak ABD merkezli Instagram üzerinden yapılan açıklamada, Türk hükümetinin hızlı koordinasyonu ve Türk Kızılayı’nın sahadaki katkılarının operasyonun sorunsuz yönetilmesini sağladığı belirtiliyor. Bu iki gelişme, Sumud filosunun Doğu Akdeniz’deki hareketliliğini ve Türkiye’nin bu bölgedeki dikkatli yaklaşımını net bir şekilde gözler önüne seriyor.
Akdeniz’deki varlık ve operasyonlar Türk donanması, son yıllarda Doğu Akdeniz’de kesintisiz olarak “bayrak gösterme” görevini sürdürüyor. Bu çerçevede, Akdeniz Kalkanı Harekâtı 2006 yılından bu yana Türkiye’nin deniz yetki alanlarındaki hak ve menfaatlerini korumak amacıyla yürütülüyor; bölgede denizde farkındalık ve güvenlik önlemleri artırılıyor. Aynı zamanda Türk Deniz Görev Grubu, Akdeniz’de Libya kıyılarında keşif, gözetim ve varlık gösterme faaliyetlerini sürdürüyor. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, ana faaliyet alanı Akdeniz olan NATO Daimi Görev Grubu-2 (SNMG-2) ile bir fırkateyn katılımı sağlarken, Lübnan’da görev yapan UNIFIL Deniz Harekâtı’na da bir karakol gemisiyle iştirak ediyor.
Sumud’un anlamı ve bölgesel vurgu Sumud, Arapça’da “kararlılık” veya “sarsılmaz azim” anlamına gelir; Altı Gün Savaşı sonrası Filistin halkının direniş ve direngenliğini simgeleyen bir kavram olarak karşımıza çıkar. Bu yaklaşım, Filistinli yetişen topraklarına, kimliğine ve kültürüne bağlı kalmayı, işgale karşı şiddet içermeyen sivil itaatsizlik yoluyla direnmeyi ve alternatif kurumlar inşa etmenin yollarını ifade eder. Filistin’de zeytin ağaçları ve köylü kadınlar bu kavramı tasvir eden simgeler olarak kullanılır.