Denizdeki zehirli tehlike: Swanlake faciası ve KBRN risklerini incelerken güvenlik önlemleriyle hazırlıklı olun.

24 Kasım 2009’da denizcilik tarihine geçen bir olayın yankıları, hidrokarbon buharlarının kapalı alanlarda yarattığı ölümcül tehlikeyi yeniden gündeme getirdi. Hong Kong’a kayıtlı Bow De Jin adlı kimyasal tankerinin 2’nci kaptanı, tankın temizliği sırasında bulunduğu esnada telefonla ulaşılamadı ve uzun süre hayatta kalamayarak trajik bir sonla karşılaştı. Tankın depolama tankına yüklenecek yeni yük, önceki yükten farklı olduğu için önce tankın yıkanması gerekiyordu; bu işlem sırasında kaptan ne yazık ki hayatını kaybetti.
16 yıl önceki benzer bir kaza, Panama bayraklı Swanlake isimli gemide de yaşanmış ve 1 mürettebatın ölümüyle sonuçlanmıştı; iki kişi ise zehirlendi. Bu olaylar, temizlik sırasında ortaya çıkan kimyasal gazların denizcilik operasyonlarını nasıl tehdit ettiğini bir kez daha gözler önüne serdi. KBRN (Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik ve Nükleer) tehditleri konusunda uzmanlar, bu tür kazaların kronikleşen bir güvenlik sorunu olduğuna dikkat çekiyor.
Güvenlik uzmanlarına göre, denizcilikte karşılaşılan gazlar ve zehirli buharlar sadece geminin içini değil, liman kentlerini ve çevreyi de etkileyebiliyor. Slop tankları olarak adlandırılan yıkama tanklarındaki atıklar, liman süreçlerinde çevre ve canlılar üzerinde uzun vadeli riskler doğurabilir. Bu tanklar, temizleme işlemlerinden gelen suyu topluyor; içeriğinde kimyasallar, yağlar ve diğer ürünler bulunabiliyor. Doğru yönetilmediği takdirde, bu atıklar denize boşaltıldığında çevre için ciddi tehditler oluşturabilir.
Denizcilik uzmanı Doç. Dr. Ozan Hikmet Arıcan, yüklerin denize bırakılabilirlik kurallarını açıklarken, tehlike sıralamasında en tehlikelinin X kategoriye giren yükler olduğunu belirtiyor. İlk yıkama adımı sahil istasyonlarına yönlendirme veya tekneyle olay yerine çıkarma şeklinde uygulanıyor. Denize basılan yük, belirli koşullarda gerçekleştirilmeli; minimum 7 knot hız, en az 25 metre derinlik ve geçişin doğrudan denizin dibine yönlendirilmesi gibi kurallar söz konusu. Petrol türevleri için bu uygulama farklılık gösteriyor.
Olaylarda öne çıkan riskler arasında, kapalı alanlara girişte gaz ölçümlerinin yetersizliği, uygun solunum ekipmanının eksikliği ve güvenlik protokollerinin tam olarak uygulanmaması yer alıyor. Uzmanlar, bu tür hataların ölümcül sonuçlar doğurabildiğini vurguluyor. Slop tanklarından denize boşaltılan atıklar, deniz canlıları üzerinde uzun vadeli etkiler bırakabilir; şu an için bu etkilerin net olarak tespit edilmesi güç olsa da, gelecekte daha derin çalışmalarla sonuçlar ortaya konabilir.
Zehrin kaynağı ve savunma yolları konusunda konuşan Sümeyra Uçar, KBRN kapsamında TIC (Toxic Industrial Chemicals) vakalarına işaret ediyor. Mürettebatın eğitim eksikliği, kapalı alanlarda gaz ölçümlerinin dikkate alınmaması ve kişisel koruyucu donanım kullanımının yetersiz olması, kazanın insan kaynaklı hatalardan kaynaklandığını gösteriyor. Uçar, hidrojen sülfür ve amonyak gibi tehlikeli gazların, yüksek dozlarda olduğunu fark etmeyi engelleyebildiğini ve bu gazların hızlı hareket eden havalandırma akımlarında risk oluşturduğunu ifade ediyor.
Hidrojen sülfür için acil müdahale ve tedavi seçenekleri arasında hiperbarik oksijen tedavisi ve uygun ilaç desteği yer alıyor. Amonyak içinse benzer tehlikeler söz konusu; maruziyetin etkileri ciddi, çünkü bu gazlar göz ve solunum yollarında tahrişe yol açabilir, akciğerde sıvı birikimine neden olabilir ve yüksek dozlarda boğulmaya sebep olabilir. Yüksek konsantrasyonlarda gazın kokusu hissedilmeyebilir; bu nedenle hızlı müdahale hayati önem taşıyor.