Demokrasiye dair sözde siyaset ve terörle mücadelede net duruşlar; güvenlik, özgürlük ve istikrar için bilinçli farkındalık ve çözüm odaklı yaklaşım.
Ömer Çelik, açıklamalarında bu tür saldırgan söylem ve eylemleri demokrasiye karşı yürütülen suçlar olarak nitelendirdi. Tarihi rövanş arayışları ve savaş zeminine dönüştürülmemesi gerektiğini vurguladı; Atatürk ve İstiklal Mücadelesi değerlerine yönelik hakaretleri kabul edilemez buldu.
“Birbirine zıt gözüken zehirli sözde siyasetlerin karşısındayız.” Siyasi fikir beyanı ile demokrasiyi zehirlemek arasındaki farkın net olduğunu belirtti. Devletin niteliklerini ve milletimizin değerlerini hedef alan saldırgan söylemlerin, siyasi tartışma olarak görülemeyeceğini ve bu tür söylemlerin demokrasiye suikast teşebbüsleri niteliğinde olduğunun altını çizdi. Devletin değerlerini istismar edenler de aynı şekilde zehirlidir; bu zehirli yaklaşım karşısında birlik ve dayanışmayı savunduk.
Tarihsel olayları sağlıklı bir gelecek için değerlendirmenin yerine, onları birer savaş alanı olarak görmek sağlıklı bir zihniyet doğurmaz. Bu tür yaklaşım, tarihi travmaların siyasi mühimmatı haline gelmemelidir. Tarih, fanatik ideolojilerin savaş arenası değildir ve bu bakış açısı kesinlikle reddedilmelidir. Atatürk’e ve İstiklal Mücadelesi’nin değerlerine dönük hakaret içeren dilin de asla kabul edilemez olduğu vurgulandı. Bu tür zararlı tutumları ve yalan siyaseti kınadık.
Terörün tüm insanlığa karşı bir tehdit olduğuna vurgu yapılarak Türkiye’nin terörden bağımsızlaşması için yürütülen süreçlerin, her vatandaşın daha güçlü yarınlara ulaşmasına ve bölgedeki baskıların azaltılmasına hizmet ettiği belirtildi. “Terörsüz Türkiye” hedefi, milli dinamiklere ve devletin bütünlüğüne dayanan bir yol olarak öne çıktı.
Terörü ve onun propagandasını yürütenlere karşı kararlı duruş devam edecek; bu tür çabaların millet hayatına müdahale olarak görüldüğü ifade edildi. “Terörsüz Türkiye” sürecine karşı sabotaj girişimlerinin asla meşru sayılmayacağı ve bu tür hareketlerin siyaset ve hukuk zeminde karşılık bulacağı belirtildi. Sürecin milli bir perspektifle sürdürülmesi gerektiği vurgulandı; marjinal ve faşist ajandaların bu süreçte payanda edilmesine asla müsaade edilmeyecektir.
Siyasi hayatımız, demokrasimiz ve milletin bilinci, gelişmeleri olgunlukla ele alacak ve yerli yerinde konumlandıracaktır. Türkiye, ortak kader ve ortak gelecek bilinciyle ilerliyor; yanlış yollara sapmadan ve hukukun üstünlüğüyle hareket edilerek yoluna devam edecektir. Cumhurbaşkanı’nın öngördüğü Türkiye Yüzyılı hedefleri ise kararlı adımlarla hayata geçirilecek ve provokasyonlar bu hedeflerin önüne geçemeyecektir. TEK VATAN, TEK MİLLET, TEK DEVLET, TEK BAYRAK ilkesi ise bugünümüzün ve geleceğimizin pusulası olarak kabul edilmektedir.