COP31 için Türkiye’nin yolculuğu: liderlik, iklim diplomasisi ve sürdürülebilir başarıyla küresel sahnede etkileyici yol gösterici bir adım.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) kapsamındaki taraflar konferanslarında Türkiye’nin rolü, COP31’e ev sahipliği işaretiyle yeni bir döneme giriyor. 2004 yılında başlayan iklim eylemi süreci, 2021’de ilan edilen 2053 Net Sıfır Hedefiyle hız kazanmış ve son yıllarda COP31 için yürütülen yoğun diplomasi, nihai zaferle sonuçlanmıştır. Bu süreç, ülkenin iklim politikalarını küresel arenada belirleyici bir konuma taşıdı.
Taraflar Konferansları, dünyanın dört bir yanından 196 ülkenin katılımıyla her yıl toplanıyor ve sera gazı azaltım hedefleri, uyum politikaları, iklim finansmanı ve karbon piyasalarının kuralları bu oturumlarda şekillendiriliyor. Ayrıca Paris Anlaşması’nın uygulanmasına ilişkin kuralları da bu zirveler belirliyor. Türkiye’nin COP31’e ev sahipliği hayali, diplomaside köprü kurma ve küresel iklim diyalogunda öne çıkma amacıyla şekillendi.
Birincil Hedefler ve Strateji Murat Kurum’un ifadesiyle, “21 yılda hayata geçirdiğimiz devrim niteliğindeki kararlar”ın COP31 ile taçlandığı düşüncesi paylaşıldı. Türkiye, iklim değişikliğiyle mücadelede gösterdiği kararlılığı, yeni bir dönemin merkezine taşıyarak dünyanın çevre politikalarını yönlendiren bir aktör olarak konumlandı. Bu dönemde, iklim kanunu, sıfır atık hareketi ve döngüsel ekonomi gibi unsurlar, uzun vadeli yol haritasının temel taşları olarak vurgulandı.
2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi ve İklim Şurası gibi kilometre taşları, paydaş katılımıyla ortak bir vizyon oluşturdu. Yaklaşık 5000 kişinin katıldığı bu süreç, 217 tavsiye kararına dönüştü ve ulusal planların uygulanabilirliğini güçlendirdi. 12. Kalkınma Planı ve orta vadeli programlar aracılığıyla, yeşil dönüşüm hedefleri ve kurumlar arası koordinasyon derinleştirildi.
Ulusal Katkı Beyanları ve Kanunlar Ulusal katkılar, 2022 COP27’de güncellenmiş bir beyanla güçlendirildi ve 2030 hedefleri yeniden belirlenirken, 2035 vizyonu için daha iddialı emisyon azaltım rakamları ortaya kondu. Türkiye’nin ilk İklim Kanunu 2025’te yürürlüğe girdikten sonra, iklim politikaları için yasal ve kurumsal çerçeve netleşti. Bu kanun, emisyon azaltımı ile uyum çalışmalarını toplumun her kesimine yaymayı hedefledi.
COP31 Başkanlığına Doğru COP27’de başlayan süreçte Türkiye, COP31 için adaylığını açıkladı ve yaklaşık iki yıl boyunca yoğun müzakereler yürüttü. Brezilya Belem’de başlayan görüşmelerde Türkiye’nin lojistik ve insan kaynağı açısından hazır olduğu görüldü. Üç ülke arasındaki diyaloglar, Türkiye’nin ev sahipliği konusundaki kararlılığını pekiştirdi ve sonuçta 196 ülkenin liderleri Türkiye’de buluşacak şekilde planlandı. Bu süreç, iklim diplomasisinin merkezi olma hedefini güçlendirdi ve küresel platformlarda Türkiye’nin konumunu yükseltti.
İstikamet ve Beklentiler COP’a ev sahipliği, sadece diplomatik görünürlüğü artırmakla kalmıyor; turizm, konaklama ve ulaşım gibi sektörlerde de ekonomik hareketlilik yaratıyor. Ayrıca yeşil dönüşüm projelerinin hız kazanması ve sürdürülebilirlik alanında yeni yatırımlar için kapılar aralanıyor. Türkiye, bu dönemde iklim kanunu, yenilenebilir enerji çeşitliliği ve liderik iklim diplomasisi ile dünyaya örnek olmaya devam edecek gibi görünüyor. COP31’i kapsayan bu süreç, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelede küresel aktörlerden biri olarak konumunu güçlendirdi.